Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığınca, Trakya Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Türkçenin Uluslararası 13. Şiir Şöleni”nin açılış programı, Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sanat Eğitim ve Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirildi. Etkinliğe Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Genel Sekreter ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç, TYB Onursal Başkanı Dr. Mehmet Doğan, TYB Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan ile şair ve yazarlar katıldı. Edirne’de böyle bir etkinliğin düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti ifade eden Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, emeği geçen herkese teşekkür etti.
Türk Dünyasının en önemli edebiyat organizasyonlarından biri olan Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni’nin 13’sünün Edirne, Kırcaali ve Gümülcine’de gerçekleştirileceğini ifade eden Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, bu çapta bir edebiyat etkinliğinin kalmadığını ifade etti. Her şiir şöleninin bir söz ustasına ithaf edildiğini ve bu organizasyonun da Doğu Mimarisi’nin en mükemmel örneği olan Selimiye Camii’nin Edirne’de bulunması sebebiyle, Koca Mimar Sinan’a ithaf edildiğini belirten Prof. Dr. Arıcan, “Koca Sinan Selimiye’yi bir şiir edasıyla inşa etmiştir. Şairler sözün ustası olarak sanatını ortaya koyarken, Mimar Sinan da taşı nakış nakış işleyerek mimarinin şiirine imza atmıştır. Selimiye, mimarinin şiiridir. Ve Sinan, bir anlamda Selimiye ile taşı konuşturmuştur. Mimar Sinan’a adanan bu şölen; konferans, konser, söyleşiler ve bunlar yanında şairlerin şiir okumaları, atölye çalışmaları, dergicilik ve şiir konusu gibi tartışmalarla renklenecek.” dedi.
Neşâtî Dede’nin Edirne’de söylediği “Gitdin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile / İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile” mısralarıyla konuşmasına başlayan TYB Onursal Başkanı Dr. Mehmet Doğan “Bir rüya olarak görüyorum bu şiir şölenini. Her biri farklı sesler, ahenkler, güzel sözler taşıyan ağızların bir kubbe altında toplanıp bir şiir halinde tecessüm etmesi sınır tanımayan, coğrafyaları aşan bir rüya idi. ‘Bursa’da Allah adın zikredelim evvela.’ diyen başlayan ve Osmanlı’nın oluşumu gibi çınar ağacı ile remz edilen bir rüya. Rüyası olmayanın hakikati olmaz. Rüyamızın hakikat oluşunu görmeyi Allah bize defalarca nasip etti. Ne kadar hamdüsena etsek azdır. Bursa’da diktiğimiz fidan Konya’da başlayarak Almatı, Aşkabat, Girne, Strazburg, Akmescit, Üsküp, Bakü, Prizen, Bişkek ve Kazan’da ve Türkistan’da dal budak saldı. 27 senedir bir Dünya haritası çiziyoruz. Bu şiirimizin, edebiyatımızın haritası. Siyasi haritalar dilleri, kültürleri sınırlayamaz. Ses ve anlam yüklü kervanımız Ahmet Yesevi’nin yurdundan sonra Mimar Sinan’ın hendesenin şiirini yazdığı Edirne’sinde konaklıyor.” dedi.
“Edirne gibi bir şehrin şiir hikâyesini anlatmaya çalışacağım.” diyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Rıdvan Canım, “Ehline malumdur ki Edirne, 1360’larda başlayan ve devam eden Osmanlı asırlarında Anadolu ve Rumeli medeniyetleri içerisinde yerinden oynatılamayacak bir biçimde kilit taşıdır. Osmanlı, Rumeli adını verdikleri bu coğrafyada zamanla çok büyük bir medeniyet çeşnisine vardı. Tarihin her döneminde temsil ettiği değerlerle ortaya çıkmış birtakım sıfatları hakkı ile almış şehirler vardır. Başta şairleri anlatan şuara tezkireleri olmak üzere şehirleri konu olan pek çok kaynakta bunlar uzun uzun anlatılır. Şairin veya genel anlamda mensubu olduğu şehrin ismi söylenmeden bu şehrin övgü dolu ifadelerle sıfatları sıralanır. Bunlar bazen o şehrin âlimleri olur, bazen gönül ehli şairleri olur. Bazen on parmağında on marifet sanatkârları olur bazen de gönüller alıp canlar yakan selvi boylu dilberleri olur. İşte Edirne, bu şehirlerden biridir. Edirne’nin siyasi ve kültürel tarihi Osmanlı’nın hâkimiyeti ile başlar. Bu şehir ancak Türklerin eline geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiş, bu vadide İstanbul, Bursa, Bağdat, Kahire gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun belli başlı idare, bilim ve kültür merkezleri arasına girmiştir. Bursa’dan sonra Osmanlı Devleti’ne uzun süre ortak başkentlik eden Edirne bu süre içerisinde sarayları, tekke ve zaviyeleri, camileri, türbeleri, medreseleri, çeşme ve sebilleri, han, hamam ve kervansarayları, bedesten ve çarşıları, Meriç ve Tunca nehirleri üzerindeki o muhteşem köprüleri ile bilim, fikir ve sanat anlayışının merkezi olmuştur. İşte bu sebeple Edirne dünyanın muhtelif kültür merkezlerinden gelen çok sayıda bilim ve sanat adamının, şairin yerleşim alanı olur. Edirne’nin Osmanlı şiir tarihindeki yeri diğer öğeleri ile mukayese kabul etmeyecek kadar büyüktür. II. Murat devrinden 16. yüzyıl sonlarına kadar sadece tezkirelere giren Edirneli şair sayısı 50 civarındadır ki bu sayıyla Edirne, devletin en çok şaire sahip şehri durumundadır. Bu son derece önemli bir rakamdır. Edirne, devletin başlangıcından sonuna kadar İstanbul ve Bursa ile Osmanlı kültür mozaiğine en fazla katkıda bulunan üçüncü şehirdir.” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından 24 ülkeden 56 şairin şiirlerini okuduğu şiir fasıllarından Neşati Dede Şiir Faslı gerçekleştirildi. Türkçe’nin farklı şivelerinde yazılmış şiirlerin okunmasının ardından Öğr. Gör. Evrim Kaşıkçı solistliğinde Rumeli Türküler Topluluğu bir müzik dinletisi sundu.
Şölen; Edirne, Gümülcine ve Kırcaali’de gerçekleştirilen şiir fasılları ve “Dergisiz edebiyat, edebiyatsız dergi” sloganıyla düzenlenen atölye ile son buldu.
Haber: Yasemen Top
Editör: Fırat Güngör
Fotoğraf: Mustafa Topyanak