TRAKYA ÜNİVERSİTESİNDE KUT’ÜL AMARE ZAFERİ KONUŞULDU

Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi bölümü tarafından düzenlenen ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümünden Öğr. Gör. Tarık Sarıoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “Kut’ül Amare Zaferi” konferansı Eğitim Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Sabri Can Sannav, açılışta yaptığı konuşmada “Kut’ül Amare Cephesi I. Dünya Savaşı’nda İngiliz ve Osmanlı kuvvetleri arasında geçen temel muharebelerden birini oluşturmaktadır. Kut’ül Amare zaferi Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşı İsmet İnönü dönemlerinde bayram olarak kutlanmış bir zaferdir. Ancak NATO’ya üye olurken İngiltere’nin isteği üzerine o güne kadar kutlanan bayramların içerisinden çıkartılmıştır. İngiltere’nin böyle bir talepte bulunmasının sebebi hiç şüphesiz bu yenilginin Batılı tarihçilerin pek çoğunun da ifade ettiği gibi İngiltere adına kara bir leke olarak görülüyor olmasından kaynaklanmaktadır. Peki İngilizler daha önce yenilmediler mi? Elbette yenildiler. Ancak bu yenilginin diğerlerinden farkı şudur; İngilizlerin bu savaştan sonra başta başkomutanları olmak üzere 13 generali, 481 subayı ile 13 veya 18 bin askeri Osmanlı kuvvetlerinin eline esir olarak düşmüştür. Bu kadar üst rütbeli subayın İngiltere adına o tarihe kadar esir düştüğü başka bir savaş olmamıştır.” dedi.

Dr. Öğr. Üyesi Sabri Can Sannav’ın açılış konuşmasının ardından Öğr. Gör. Tarık Sarıoğlu, 103. yılını andığımız Kut’ül-Amare Zaferi’ni ve bu mücadelede şehit ya da gazi olmuş askerlerimizin fedakarlıklarını hatırlamak üzere toplandıklarını belirterek Batılıların hasta adam olarak nitelendirdiği Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Zaferi’nden sonra kazanılan ve İngiliz ordusunun tamamının esir alınmasıyla sonuçlanan Kut’ül-Amare Zaferi’nin de hatırlanması gereken önemli bir tarihi olay olduğunu vurguladı. Öğr. Gör. Tarık Sarıoğlu “Osmanlı Devleti henüz savaşa girmeden önce gerek Çanakkale gerekse Basra Körfezi’nde İngiliz donanmasının hareketleri görülmeye başlanmıştı. İngiliz birlikleri 6 Kasım 1914’de başlattıkları saldırılarla Basra’nın girişinde bulunan Fav kasabasını ele geçirerek Basra’ya doğru harekete geçtiler. Bizim bu bölgede sadece Suphi Paşa komutasında 8.000 kişilik bir kuvvetimiz bulunmaktaydı. Fav’dan sonra Basra da düşmüş, Suphi Paşa ile birçok esir askerimiz Myanmar’a sürülmüş, Suphi Paşa dâhil birçoğu burada esaret altında hayatını kaybetmiştir. İngilizlerin amacı, Dicle Nehri hattı üzerinde bulunan yerleşim yerlerini almak ve Bağdat’a ulaşmaktı. Enver Paşa, teşkilatçılığı ile bilinen ve Trablusgarp’ta da yerel halkı birlikte örgütlediği Süleyman Askeri’yi buraya görevlendirmiştir. Süleyman Askeri Bey burada yerli aşiretlerden ve halktan topladığı güç ile birlik sayısını 20.000’e çıkarmıştır. Yalnız daha donanımlı ve sayıca üstün olan İngiliz birliklerinin ilerleyişini bir türlü durduramayan Süleyman Askeri, 14 Nisan 1915 tarihine kadar Kurna ve Şueybe’yi kaybedince bu durumu gururuna yediremeyerek hayatına son vermiştir. Bu durum üzerine Enver Paşa, Edirne’de görev yapmakta olan Sakallı Nurettin Paşa’yı Irak Cephesi Komutanı olarak atadı. Bu esnada sağlık sorunları nedeniyle İngiliz kuvvetlerinin komutanı General Barret, Nisan 1915’te yerini 6. Tümen Komutanı olarak General Charles Townsend’e bırakmıştır. Bu dönemde Çanakkale yenilgisi İngiltere’nin itibar kaybetmesine neden olmuştu. İngiltere, Bağdat’ı ele geçirerek elde edeceği askeri zaferin yaşadığı itibar kaybını hafifleteceğini düşünüyordu. Townsend, İngiltere’den aldığı emir üzerine hızlı harekâtlar ile önce 3 Haziran’da Amare’yi, 25 Temmuz’da Nasıriye’yi ardından 3 Ekim’de Aziziye’yi işgal etti. Türklerin Bağdat yolundaki son savunma noktaları Selman-ı Pak idi. Selman-ı Pak’taki savunma savaşı da aynı Kut’ül Amare gibi unutulmaması gereken savaşlardan biridir. Osmanlı Devleti; Irak, Musul, Erzurum ve İran’daki birliklerini birleştirilerek iki tümen oluşturmuştu. Oluşturulan bu yeni kuvvetler ile Nurettin Paşa komutasındaki Irak kuvvetleri birleştirilerek 6. Ordu meydana getirildi. 5 Ekim 1915’te 6. Ordu Komutanı olarak Alman Mareşal Von der Goltz atanması, Nurettin Paşa’yı rahatsız etmişti. Nurettin Paşa’nın rahatsızlığını açığa vurması üzerine Enver Paşa’nın amcası olan Halil Paşa, 9 Ekim 1915 tarihinde Kafkas Cephesi’nden emrindeki iki tümen ile Irak Cephesine görevlendirildi. Selman-ı Pak Muharebelerinde İngilizler 4.567 asker kaybettiler. Bu rakam İngilizlerin saldırı yapan kuvvetlerinin yaklaşık üçte birini oluşturuyordu. Townshend, 3 Aralık 1915 tarihinde Kut’ül-Amare’ye kadar geri çekilerek burada destek kuvvetlerini beklemeye karar vermişti.” dedi.

Kut’ül Amera Kuşatması hakkında da bilgi veren Öğr. Gör. Tarık Sarıoğlu “Kut’ül-Amare üç tarafının Dicle nehri ile çevrili olması nedeniyle savunma için avantajlı bir konuma sahipti. 5 Aralık 1915’te Sakallı Nurettin Paşa kuşatılan kalenin teslim edilmesi için General Townsend’e mektup göndermiştir. Mektup’ta kısaca suçsuz, aciz şehir halkının zarar görmemesi için şehri teslim etmesini istemiştir. Ancak Townsend şehir ahalisinin İngilizlerle hareket etmek istediğini belirterek teklifi reddeder. İngilizlerin teslim olmayı kabul etmemesi üzerine Türk birlikleri saldırıya başladılar. İngiltere, General Townsend ve birliklerini bu durumdan kurtarmak için destek göndermiş ve kuşatmayı yarmaya çalışmışlardır. 6 Ocak 1916’da Şeyh Saad Muharebeleri’nde 4000 askerini kaybeden İngilizler’in Kut’ül- Amare’yi kurtarma girişimleri başarısız oldu. Bu sırada 6. Ordu Komutanı Mareşal Goltz, Kut’ül Amare bölgesindeki tüm kuvvetlerin komutasını Nurettin Paşa’dan Halil Paşa’ya devretmiştir. Bu arada iki ordu arasındaki cephe çok genişlemiş, Felâhiye’de yeni mevziler hazırlanmıştır. 13 Ocak 1916’da İngilizler Vadi Muharebesi’nde 1600 ve 21 Ocak 1916 tarihinde Hannah Muharebesinde 2700 asker kaybıyla yine geri çekilmek zorunda kalmıştır. Mart ayı içinde yapılan üç Felahiye saldırısında İngiliz birlikleri 11.000 zayiat vererek başarısız olmuştur. 9 Nisan 1916’da General Gorringe komutasındaki İngiliz yardım kuvvetleri tekrar saldırmış ancak Türk siperlerini geçmeyi başaramamıştı. Türk kaynaklarının ilettiklerine göre altı saat süren çatışmalarda İngiliz birlikleri 3000 kayıp vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardı. 15 Nisan’dan itibaren General Townshend ve İngiliz birliklerinin içerisinde bulunduğu durum geçtikçe kötüleşiyordu. Yiyecek sıkıntısının da etkisiyle askerler arasında iskorpit ve dizanteri gibi hastalıklar artmaya başlamıştı. Irak’ta savaş devam ederken 6. Ordu Komutanlığını yürütmeye devam eden Mareşal Goltz, 19 Nisan’da Bağdat’ta vefat etti. General Goltz’un ölümü sonrasında 6. Ordu komutanlığı Halil Paşa’ya verildi. 24 Nisan 1916 tarihinde Dicle Nehri üzerinden kaleye yardım götürmek üzere olan “Jurnal” adından bir İngiliz yardım gemisi Makasis bölgesinde Türk birlikleri tarafından ele geçirilmiştir. Havadan, nehirden ve karadan her yolu deneyen İngilizler bir türlü yardım ulaştırmayı başaramamışlardı. Bunun üzerine General Townsend, Halil Paşa ile görüşme teklif etmiş ve ikili Dicle Nehri üzerinde buluşmuşlardır. Görüşmede General Townshend ellerindeki bütün silah ve cephaneyi teslim etmek, savaş boyunca Türk kuvvetleri ile bir daha karşılaşmamak ve bir milyon İngiliz Sterlini karşılığında İngiliz birliklerinin Kut’ül-Amare’yi terk ederek Basra’ya doğru geri çekilmelerine izin verilmesini istedi. Halil Paşa kendisine yapılan bu teklifi reddetti. İkinci kez İngiltere Savaş Bakanlığı anlaşma görüşmelerinde arabuluculuk yaparak Townshend’e yardım etmeleri için Yüzbaşı Aubrey Herbert ve Yüzbaşı T. E. Lawrence’sı görevlendirdi. İngilizler daha önceki teklif aynı kalmak üzere paranın miktarını iki milyon Sterline çıkardılar. Halil Paşa Türk hükümetinin silah ve paraya ihtiyacının olmadığını belirterek teklifi reddetti ve Lawrence’ı geri gönderdi. Ayrıca İngilizlere eğer 29 Nisan günü teslim olmazlar ise saldırıya başlanacağını da bildirdi. Halil Paşa’nın uyarısı sonrasında 28 Nisan akşamı İngilizler cephanelerini imha ederek 29 Nisan sabahı iki İngiliz subayı Türk mevzilerine gelerek General Townshend’in koşulsuz olarak teslim olduğunu bildirdi. Kut’ül Amere Zaferi ile 5 İngiliz General, 272 İngiliz Subay, 2592 İngiliz Asker, 204 Hintli Subay, 6988 Hintli Asker ve 3248 asker dışı esir olmak üzere toplam 13.309 esir alınmıştır. Ayrıca İngiltere, kuşatma altındaki 13.000 civarındaki askerini kurtarmak için toplam 40.000 civarında kayıp vermiştir. Kut’ül-Amare Kuşatması ve çevresinde yaşanan mücadeleler ve kazanan başarıların bir yansıması da Milli Mücadele Dönemi’nde Anadolu’da gerçekleşecektir. Bu sene 100. yılını kutlayacağımız Milli Mücadelemizin önemli komutanları bu zaferlerde muazzam rol oynamışlar ve ülkenin kurtuluşu için Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmayları olmuşlardır. Başkomutanlık Meydan Muhaberesinde 1. Ordu Komutanı olarak gördüğümüz Sakallı Nurettin Paşa, Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir, 1921-1922 arası 1. Ordu Komutanı Ali İhsan Sabis, Bekir Sami Kunduh ve Selahattin Paşa Kut’ül-Amare’de görev yapmış, daha sonra ise vatan savunması için Milli Mücadele’de yer almışlardır.” dedi.


Editör: Sertan Atasoy
Bu içerik 21.05.2019 tarihinde yayınlandı ve toplam 655 kez okundu.