PROF. DR. CEVDET KILIÇ, ÇOMÜ’DE 15 TEMMUZ’U ANLATTI

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin düzenlediği 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Programı kapsamında 15 Temmuz’un Teo-Politik Anatomisi Konulu Panel, İlahiyat Fakültesi Amfisi’nde gerçekleşti. 15 Temmuz 2019’da gerçekleştirilen panele ÇOMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süha Özden, Genel Sekreter Sami Yılmaz, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şevket Yavuz, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Erkul, Trakya Üniversitesi Genel Sekreteri ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç, akademik ve idari personel, Çanakkale protokolü ve davetliler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından açılış konuşması yapan Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Erkul, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından irtibatlı ya da iltisaklı akademik personele idari soruşturmaların kamu hukuku açısından irdelenmesi konularında bilgi verdi.

FETÖ’nün cemaatten terör örgütüne dönüşümünü anlatan Prof. Dr. Şevket Yavuz “FETÖ, Türkiye’de var olan bir olgu olması yanında küresel bağlamda yabancı istihbarat örgütlerinin de kullandığı bir terör yapısıdır.” dedi.

Trakya Üniversitesi Genel Sekreteri ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç, ülkemizin beka meselesi haline gelmiş olan darbe girişiminin sebepleri, FETÖ’nün yapısı ile devlet içerisindeki yapılanmasını anlattı. Prof. Dr. Kılıç “Sıkı, gizli ve katı bir hiyerarşik yapılanmanın, sözde ‘cemaat’ etiketi ile insanımızın en samimi duygularını; insani, vicdani, ahlâki ve dinî hassasiyetlerini sözde ‘hizmet’ adı altında sömürerek uluslararası silahlı-örgütlü suç ağına nasıl dönüştüğü hususundaki sis perdesi artık aralanmış durumdadır. Arkasındaki karanlık ve gizli bağlantılarıyla terör örgütü elebaşı, sahte kurtarıcı kimliği ile zihinlerine ve inanç dünyalarına sızıp mankurtlaştırdığı kitlelere sadece dinî öğretiler telkin etmemiş, bilakis onları kişisel hırsları ve siyasi emellerini gerçekleştirmek için yıllarca gizli talimatlarıyla yönlendirmiştir. Söz konusu hain şahıs; maalesef yıllar boyu, büyük bir hokkabazlık ve sahtekârlıkla değişik mahfillerde kendisini; ılımlı İslam’ın tek sesi ve örneği, hizmet hareketinin ilham kaynağı, sıra dışı kabiliyetleri olan biri, yenilikçi, âlim, din adamı, öğretmen, yazar, entelektüel, vaiz, imam, barış elçisi gibi sıfatlarla tanıtmıştır. Bütün bunların uluslararası sinsi uzantıları da olan örgütlü bir din istismarının kirli yüzünü maskelemek için üretilen maskeler olduğu bugün açıkça görülmektedir. Sahte kurtarıcı, sahte mesih, sahte mehdi ve sözde Hocaefendi rolüyle peşine taktığı insanlara sadece Türkiye’yi değil dünyayı da kurtarmayı vadederek ‘Biz, yeryüzünü bütünüyle fethetsek bile ona takılıp kalmadan gökyüzünü fethetmek için yollar aramalıyız.’ söylemi ve misyonuyla ‘Her yerde olmalıyız.’ hedefi ile başta devlet kurumları olmak üzere sivil topluma ve iktisadî faaliyet alanlarına sızmak için ilgili ilgisiz her insanı dinleme, fişleme, şantaj, karalama gibi metotlarla oralara yerleşmeye, sınavlarda soru çalma ve kopya, rüşvet ve iltimas ile rakip görülen insanları haksız yere suçlama, görevden alma, hapse atma, hatta ortadan kaldırma gibi gayrimeşru ve gayriahlaki taktik ve stratejilerle yaklaşan kıyameti ‘Altın Nesli’ vadederek yeryüzünde eşine ender rastlanır kanlı bir işgal hareketine, tankın namlusunu kendi halkının üzerine çevirerek kanlı bir örgüte dönüşmüştür. Hâlbuki Hz. Peygamberimizin, çerçevesini çizdiği savaş hukukunda yaşlıya, kadına, eli silah tutmayana, çocuğa, hayvana, ekine, tarlaya, ağaca, bahçeye zarar verilmesini yasaklamıştı. Bunlar, sivil halkın üzerine elindeki silahla besmele çekerek ateş edecek kadar canileşmişler ve güya bunu da Altın Nesil için, dünya nizamı için yapmışlardı.” dedi.

Panel konuşmaların ardından hediye takdimiyle sona erdi.


Haber: Fırat Güngör
Editör: Sertan Atasoy
Bu içerik 22.07.2019 tarihinde yayınlandı ve toplam 754 kez okundu.