Trakya Üniversitesi öncülüğünde, Balkan Üniversiteler Birliği (BUA) ve Karadeniz Üniversiteler Birliği (BSUN) iş birliğiyle, Bükreş Üniversitesi ev sahipliğinde birbirinden önemli konuların masaya yatırıldığı Balkanlar ve Karadeniz Bölgesinde Diyalog ve İş Birliği Kongresi’nde, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve Yunanistan Yükseköğrenim Kurumu Başkanı Prof. Pericles Mitkas, “Çalkantılı Zamanlarda Yükseköğretimin Rolü” isimli oturumda bölgenin gelecek projeksiyonuna üniversiteler özelinden baktı.
Balkanlar ve Karadeniz’e kıyısı olan ülke üniversitelerinin üyesi olduğu iki güçlü birliğin ortaklaşa düzenledikleri “Balkanlar ve Karadeniz Bölgesinde Diyalog ve İş Birliği Kongresi” iki önemli ismi ağırladı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve Yunanistan Yükseköğrenim Kurumu Başkanı Prof. Pericles Mitkas’ın bir araya geldiği “Çalkantılı Zamanlarda Yükseköğretimin Rolü” isimli panelde, pandemi ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nın getirdiği kriz ortamından çıkışın iş birliği ile mümkün olabileceği, bu iş birliğinde üniversitelere önemli görevler düştüğü vurgusu yapıldı.
Konuşmasını dört tema üzerinden gerçekleştiren YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, bu dört temayı “karşılaştırmalı ve küresel bir bakış açısıyla özellikle COVID-19 ve zorla yerinden edilmiş insanlara odaklanarak çalkantılı zamanlarda yükseköğrenim” “Türk yükseköğretiminin son zamanlardaki zorluklara verdiği yanıtlar” “acil durumlardan muzdarip insanlara neden kaliteli yüksek eğitim sağlamamız gerektiği” ve “yükseköğretimin liderleri ve yöneticileri olarak sorumluluklarımız ve alınacak önlemler” olarak sıraladı.
Mart 2020’de dünyadaki birçok üniversitenin uzaktan eğitime geçiş yaptığını, bu sayede eğitimde dijitalleşmenin hızlandığını söyleyen YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar “Pandemiye ek olarak savaş, siyasi istikrarsızlıklar, askeri çatışmalar, doğal afetler, açlık ve ekonomik koşullar gibi çeşitli nedenlerle dünya genelinde zorunlu göç yaşanmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (UNHCR) son verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan toplam insan sayısı 2021 yılı sonu itibarıyla 89,3 milyondur. 2012 yılında dünyada 167 kişiden 1’i göçmen/mülteci konumundayken bugün bu rakam 88 kişiden 1’e yükselmiş durumda. UNHCR tarafından yapılan son tahmine göre dünya genelinde bu sayı 100 milyon kişiyi aşmaktadır.” dedi.
İklim değişikliği nedeniyle yaşanılan kuraklık ve kıtlık gibi sorunların da insanları başka ülkelere göç etmeye zorladığını ifade eden Prof. Özvar “Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre iklim değişikliği insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sağlık tehdididir. Dünya genelinde sağlık profesyonelleri, ortaya çıkan bu krizin neden olduğu zararlara şimdiden yanıt veremiyor. DSÖ’nün tahminine göre iklim değişikliği, 2030 ile 2050 yılları arasında yetersiz beslenme ve beraberinde getirdiği hastalıklarla yılda yaklaşık 250 bin insanın ölümüne sebebiyet verecek.” ifadelerini kullandı.
Hangi nedenle olursa olsun zorunlu göçün özellikle çocuklar ve gençler üzerinde fiziksel ve zihinsel tahribat yarattığını söyleyen Özvar “UNHCR’ye göre dünya nüfusunun yüzde 30’u çocuklardan oluşurken zorla yerinden edilen insanlar içerisinde bu oran yüzde 41’e ulaşıyor. Bu gençler şiddet ve korku tehdidinde yaşamakta ve eğitimleri kesintiye uğramaktadır. Mülteci çocukların ve gençlerin gelecekte iyi fırsatlara sahip olabilmeleri için eğitim önemli bir yer tutmaktadır. Eğitim sadece bireyler için değil, toplumlar için de en önemli yatırımdır. Bilgi ve becerileri arttığında bu gençler, dünyanın daha iyi bir yer olmasında önemli bir rol oynayacaklar.” şeklinde konuştu.
Yükseköğretimin, yalnızca küresel barışı, demokrasiyi ve ülkelerin kalkınmasını değil, aynı zamanda uluslararasılaşmayı da teşvik ettiğini söyleyen Prof. Erol Özvar “Farklı coğrafyalardan gelen kültür, bilgi ve deneyim, dünya çapında iş birliğini geliştirmektedir. Her yetenekli öğrenci; uyruğu, ten rengi, dini ve cinsiyeti ne olursa olsun bilime katkıda bulunabilir. Eğitimle genç nesiller daha iyi standartlara sahip olabilir, dünya ile rekabet edebilir, ülkelerine ve dünya milletlerine faydalı olabilirler.” dedi.
Türk yükseköğrenimin yaşanılan son gelişmelere nasıl cevap verdiğini aktaran YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar “Türkiye, şu anda ev sahipliği yaptığı 4 milyon mülteci ile dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Uluslararası öğrenci dalgasını yükseköğretim kurumları açısından özümsemeyi başarmış bir ülke olarak neler yaptığımızdan bahsetmek istiyorum. Türk yükseköğretim sistemi, küresel rekabet ortamında dinamik yapısıyla bölgesel bir merkez haline gelmiştir. Eşsiz coğrafi konumumuz ile yükseköğrenimde çeşitlilik sunmakta, uluslararası akademisyen ve öğrenci topluluğuna ev sahipliği yapmaktayız. Mutluluk duyduğumuz bu çeşitlilik, öğrencilerimizin diğer kültür ve milletlere yönelik anlayışlarını genişletmektedir.” ifadelerini kullandı.
Yıkıcı savaş nedeniyle Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteci gençlerin yükseköğrenim ihtiyaçlarını karşılamak adına yapılan çalışmalardan bahseden Başkan Özvar, Türkiye’nin dünyanın her yerine sağladığı insani yardımları hatırlatarak “Birleşik Krallık merkezli Kalkınma Girişimleri tarafından hazırlanan 2022 Küresel İnsani Yardım Raporu’na göre Türkiye; 2021 yılında, gayri safi millî gelire göre yüzdesel oranda, dünyada en fazla insani yardım sağlayan ülke olarak kayıtlara geçti. Bu yardımlara topraklarımızda ağırladığımız mülteciler dâhil değil. Türkiye'nin, Suriye’den gelen göç dalgasını yükseköğretim açısından çok iyi yönettiği bir gerçektir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın her zaman söylediği gibi dünyanın neresinde bir mazlum veya yardıma muhtaç bir mağdur varsa tüm gücümüzle onların yanındayız. Aynı şekilde Ukrayna'da yaşanan olaylardan sonra da hızla harekete geçtik. Mart 2022’de, Ukrayna'dan veya başka bir ülkeden güvenli bir liman arayan ve bilimsel faaliyetlerini barış içinde sürdürmek isteyen tüm bilim insanlarına kapımızın açık olduğunu duyurmuştum. Ukraynalı akademisyenlere yarım kalmış araştırmalarını yapabilmeleri için devlet üniversitelerimizde çalışma imkânı sunduk. Ukrayna'da çeşitli okullarda okuyan ve belirli koşulları sağlayan yabancı uyruklu öğrenciler de üniversitelerimize başvurabilmektedir.” cümlelerini dile getirdi.
Konuşmasına “Acil durumlardan etkilenen insanlar için neden kaliteli yükseköğrenim sağlamalıyız?” ve “Yükseköğretim liderleri ve yöneticileri olarak bu çalkantılı zamanlarda sorumluluklarımız nelerdir ve ne gibi önlemler alınmalıdır?” sorularına cevap vererek devam eden Prof. Dr. Özvar “Günümüz dünyasında en az lise mezunu olmak şart olmuştur. Liseyi bitirmeyen bireyler, sadece iş hayatında değil, sosyal ilişkilerde de üniversite mezunu akranlarına göre dezavantajlı durumdadır. Birçok araştırmaya göre acil durumlardan etkilenen yükseköğrenim çağındaki gençlerin eğitime erişimini ve devamını etkileyen bazı kritik konular vardır. Bunlardan ilki oryantasyon eksikliğidir. Başka bir deyişle mülteci öğrenciler, geldikleri ülkenin yükseköğretim sistemi hakkında yeterince bilgi sahibi değiller. İkincisi, göç ettikleri ülkenin dilini bilmeyebilirler veya bu dili öğrenirken çeşitli zorluklarla karşılaşabilirler.” dedi.
Öğrencilerin yaşadıkları süreç nedeniyle travma yaşayabildiklerini, geldikleri ülkede olumsuz tutum ve davranışlara maruz kalabildiklerini yapılan araştırmaların ortaya koyduğunu ifade eden Prof. Özvar “Peki bu noktada sorumluluklarımız nelerdir ve ne gibi önlemler almalıyız? Kaliteli eğitim, göçmenlerin iyi bir hayat için sahip oldukları belki de tek fırsattır. Kaliteli eğitim ile göçmenler ev sahibi toplumla daha kolay bütünleşebilirler. Bu ve bunun gibi birçok fayda ve imkân için ev sahibi ülkelerin, yerinden edilmiş gençlerin yükseköğrenime erişmeleri için daha etkili ve aktif politikalar izlemesi gerekmektedir. Ayrıca, oryantasyon eksikliğini gidermek için yükseköğretim başvuru sistemi ve kabul süreçleri hakkında göçmen gençler üzerinde daha etkili çalışmalar yapılmalıdır. Bu gençlere psikososyal destek ile dil becerilerini geliştirme fırsatları verilmeli, yükseköğrenime erişimini artırmak için BM ve Kızıl Haç gibi ulusal ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapılmalı.” ifadelerini kullandı.
Temel insani bir hak olan eğitim hakkının uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmasına rağmen birçok sebepten dolayı bu hakka erişemeyen çok sayıda genç ve çocuk olduğunu söyleyen YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“2019 itibarıyla dünya genelinde 127 milyon çocuk, okula gidemedi. Uluslararası sözleşmeler yükseköğrenim için herhangi bir garanti sağlamadığından durum, bu alanda daha kötü. UNHCR’nin tahminine göre mültecilerin sadece yüzde 5'i yükseköğrenime erişebiliyor. Bu da % 40 olan küresel ortalamanın çok altında. Yükseköğretim programlarıyla kazanılan bilgi ve becerilerin her zamankinden çok daha önemli olduğu günümüz küresel ekonomisinde gençlerin yükseköğretim fırsatlarını artıracak yeni kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır. Belki de dünyadaki tüm yetenekli öğrenciler için evrensel erişimi sağlayacak yasal bir çerçeveyi yürürlüğe koymanın zamanı gelmiştir. Bu tedbir gençlerimizin geleceğine yapılan bir yatırım olacaktır. Sonuç olarak son yıllarda bölgemizde yaşadığımız pandemi, iklim değişiklikleri ve büyük göç dalgaları göz önüne alındığında yükseköğretim sistemlerinin de benzer krizlere hazır olması gerekmektedir. Bu açıdan yükseköğretim sistemleri kendi altyapılarını ve insan kaynaklarını geliştirmeli, kalitelerini artırmalı ve üniversitelere mümkün olduğunca çok erişim sağlamanın yollarını bulmalı.”
Diyalog kelimesinin kökeninin Yunanca “diálogos” kelimesinden geldiğini ifade eden Türkiye Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, diyalogun önemine dikkat çekerek bu yöntemden hiçbir zaman vazgeçilmemesi gerektiğini belirtti.
Dönem başkanlığını yaptığı iki üniversite birliği BUA ve BSUN’un tarihî gelişimlerinden bahsederek konuşmasına başlayan Yunanistan Yükseköğrenim Kurumu Başkanı Prof. Pericles Mitkas, iki birliğin de yapmış olduğu toplantılar ve çalışmalarla Birleşmiş Milletlerin 2030-Sürdürülebilir Kalkınma Vizyonu’na bölgesel katkı sağladığını ifade etti.
Coğrafyalardaki farklılıklara rağmen tüm dünyada benzer sorunların yaşandığına dikkat çeken Prof. Pericles Mitkas, üniversitelerin rolünün bu ortak sorunlara kalıcı çözümler üretmek olduğunu söyledi. 2020’de yaşanılan pandemi sürecinin tüm sektörlerde olduğu gibi eğitimi de etkilediğini dile getiren Mitkas, art arda yaşanılan finansal kriz, savaş ve enerji krizi ile sorunların bir sarmal haline geldiğini belirtti.
Üniversitelerin bu sorun sarmalının çözüm merkezleri olduğunu söyleyen Prof. Mitkas; bilimsel çalışmalar, kamu-sanayi-üniversite iş birlikleri, kültürel etkileşim, inovasyon, ekonomik kalkınmaya katkı sağlama, toplumsal sorunlara çözüm üretme, akademik özgürlük, dijitalleşme, Erasmus ve diğer uluslararası iş birlikleri ve hareketlilikler, üniversitelerin networklerini ulusal ve bölgesel amaçlara uygun şekilde genişletmesi ile tüm sorunların çözüme ulaşabileceğini belirtti.
Yükseköğretimde hayat boyu öğrenme programları ile multidisipliner çalışmaların önemine dikkat çeken Prof. Pericles Mitkas; üniversitelerin pandemide, dijitalleşmede yaptığı öncülüğü ve verdiği tepkiyi savaşlar ve krizlerde de göstermesi gerekliliğine vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Bükreş Üniversitesinden Prof. Romiţă Iucu’nun başkanlığında düzenlenen panelle bölge açısından tarihî öneme sahip Balkanlar ve Karadeniz Bölgesinde Diyalog ve İş Birliği Kongresi’nin ilk günü sona erdi.