TRAKYA ÜNİVERSİTESİ, ULUSLARARASI GÖÇ VE MÜLTECİ KRİZİNİ KAPSAMLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRDİ

Trakya Üniversitesi Kamu Denetçiliği ve Arabuluculuk (Ombudsmanlık) Topluluğu, mülteci krizini konuşmak üzere önemli bir etkinliğe imza attı. Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun katılımıyla, Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezi Senato Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlikte akademisyenler ve öğrenciler, mülteci krizinin bilinmeyen yönlerini tartıştı. Suriye’deki iç savaş ve Ortadoğu’daki kaos ortamı nedeniyle yaşadıkları ülkeleri terk ederek Avrupa hayaliyle yola koyulan mültecilerin yaşadığı sıkıntılar, Trakya Üniversitesi Kamu Denetçiliği ve Arabuluculuk (Ombudsmanlık) Topluluğu tarafından değerlendirildi. Son yıllarda dünya genelinde giderek büyüyen mülteci krizinden en çok etkilenen ülkelerin başında gelen Türkiye’de yaşanan sorunların ulaştığı boyutlar, akademisyen ve araştırmacıların gözünden tüm yönleriyle ele alındı. Krizin yarattığı sonuçların Edirne bağlamında da ele değerlendirildiği toplantıda, Türk-Yunan sınırında yaşanan olaylar da masaya yatırıldı.

Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Trakya Üniversitesi Kamu Denetçiliği ve Arabuluculuk (Ombudsmanlık) Topluluğu’nun akademik danışmanı Ar. Gör. Işık Çetintav, Ombudsmanlık kurumunun temel yapısı hakkında bilgiler verdi. Kurumun ülke genelini ilgilendiren faaliyetlerden örnekler vererek, yerleştirme sınavlarına geç kalınması sonrası öğrencilerin sınavlara alınmamasıyla yaşanan infialin Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un müdahil olmasıyla çözüldüğünü hatırlatan Çetintav, birçok kamusal sorunun Ombudsmanlık Kurumu eliyle çözüldüğüne dikkat çekti.

“Göç, bir insan hakkıdır.”

Etkinlikte Trakya Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Dr. Öğr. Üyesi Deniz Eroğlu Utku, bir sunum yaparak mülteci kriziyle ilgili bilinmeyenleri ve krize ilişkin yanlış değerlendirmeleri anlattı. “Göç, İltica ve İnsan Hakları” sunumuyla mevcut krizi detaylı bir şekilde değerlendiren Utku, evrensel olarak herkesin başka bir ülkeye sığınma hakkı olduğu gerçeğinin 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer aldığını hatırlatarak “Göç, bir insan hakkıdır.” dedi. Kamuoyunda sıklıkla kullanılan mülteci, göçmen, sığınmacı gibi kavramları uluslararası hukuk metinlerine dayanarak açıklayan Utku, Edirne’de son dönemde yaşanan göç dalgasının ana aktörlerinin “geçici sığınmacılar” olduğunu, bu kavramın da “mülteci” kavramına giden ara bir kavram olduğunu söyledi.

1951’de imzalanan Cenevre Sözleşmesi’ne atıfta bulunarak mülteci kavramının ırk, din, tabiiyet gibi belirli bir sosyal gruba mensubiyeti olan veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağını düşünen bireylerin başka ülkelere sığınması sonunda elde edilen hukuksal statü anlamına geldiğini kaydeden Utku, Türkiye’nin söz konusu metinlere koyduğu imzaların haricinde, ülkenin iç hukuk eliyle bu doğrultuda attığı adımları anlattı. Türkiye’nin 11 Nisan 2013’te yürürlüğe koyduğu 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91. maddesi kapsamında düzenlenen “Geçici Koruma” unsurunu da açıklayan Utku, “Türkiye’de bulunan birçok yabancı uyruklu birey bu statü kapsamında değerlendiriliyor. “Geçici Koruma” ile kastedilen, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış ve ülkesine geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla sınırları geçen yabancı uyruklulara sağlanan geçici koruma halidir. Buna ek olarak mülteci statüsünün belirlenmesi, bir egemenlik hususudur.” dedi.

“Geri itme politikası, Cenevre Sözleşmesi’nin ihlali demek.”

Konu hakkında teknik bilgiler verdikten sonra güncel olarak yaşanan sorunlara değinen Dr. Öğr. Üyesi Deniz Eroğlu Utku, Yunanistan sınırında yaşanan insan hakları ihlallerine de dikkat çekti. Türk-Yunan sınırında sığınmacılara yönelik tutumun uluslararası hukuk metinlerine ve insan vicdanına aykırı olduğunu dile getiren Utku, Yunanistan tarafından uygulanan “Geri İtme-Push Back” politikasının 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan “Geri Göndermeme” ilkesini de kapsayan 33. maddenin ihlali olduğunu belirtti. Edirne özelinde yaşanan kriz kapsamında Edirne halkının hoşgörüsünden de bahseden Utku, kamuoyunda genel kanı olan ve söz konusu göç dalgasını oluşturanların yalnızca Suriye uyruklulardan oluşmadığını; buna karşılık Afgan, Bangladeş ve Somali kökenli bireylerin de sınırı geçme çabasında olduğunu anlattı. Sınırdaki sığınmacıların yiyecek, giyecek gibi ihtiyaçlarının devlet kurumları ve halk eliyle karşılandığını sözlerine ekleyen Utku, Edirne halkının sığınmacılara yardım için adeta yarıştığını, bunun da çok anlamlı bir tutum olduğunu belirtti.

Utku’nun ardından kürsüye gelen Öğr. Gör. Yaşagül Ekinci ise “Sınırlar Uğruna” isimli bir sunum yaparak yaşanan krizi rakamlar üzerinden değerlendirdi. Ekinci, uluslararası kuruluşlardan alınan rakamlarla 2019 yılı itibarıyla dünya genelinde 70,8 milyon insanın zorla yerinden edildiğini, 25,9 milyon mülteci olduğunu, 41,3 milyon insanın kendi ülke sınırları içinde yerinden edildiğini ve 3,5 milyon insanın da sığınmacı olarak yaşadığını belirterek, söz konusu rakamın dünya nüfusunun % 1’ine tekabül ettiğini; dünyanın bu ortak yarayı kolektif gayretle sarabileceğini söyledi.

Türkiye’nin kara sınırlarının haricinde deniz yolu üzerinden de yoğun bir göç verdiğini belirten Ekinci, Yunanistan haricinde Bulgaristan’ın da sınır üzerindeki faaliyetlerine değindi. Bulgaristan’ın göç dalgası başladığı gibi çok sert önlemler alarak akışın yönünü değiştirdiğini ve Türk-Bulgar sınırının bu mevsimde göçe çok elverişli olmadığını söyleyen Ekinci buna ek olarak, Bulgaristan’ın, baraj kapaklarını açarak Türkiye- Yunanistan sınırı boyunca uzanan Meriç nehirlerinin su seviyesini yükselterek insan akınına engel olmak istediğini ele alan uluslararası haberlere dikkat çekti. AB üyesi ülkelerin gerek doğal gerekse insani unsurları, göç dalgasını engellemek uğruna uluslararası hukuku hiçe sayacak biçimde kullandığını belirten Ekinci, gerek Yunan gerekse Bulgar Hükümetlerinin AB sınırlarını korumak adına, AB’den de siyasi ve ekonomik destek alarak bu politikaları hayata geçirdiğini dile getirdi. Bu bağlamda, AB’den Yunanistan’a önümüzdeki günlerde 700 milyon Euro’luk bir yardımın geleceğinin AB tarafından açıklandığını hatırlatan Ekinci, söz konusu yardımın sığınmacılara yardım etme amacıyla değil aksine sığınmacıları engellemek amacıyla gönderilmesindeki tezatlığa dikkat çekti. Ekinci ayrıca Yunanistan’da sınırları geçen göçmenlerin kimliği belirsiz maskeli kişilerce, plakasız arabalarla topladığına dair uluslararası haber ajanslarına düşen haberleri de hatrlattı.
Yaşanan göç dalgasının demografik özelliklerine de değinen Ekinci, Afganistan uyruklu sığınmacıların haricindeki sığınmacıların % 50’sinden fazlasını kadın ve çocukların oluşturduğunu belirtti.

Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu: “Trakya Üniversitesi olarak bu yaşananlara kayıtsız kalamayız...”

Sunumların tamamlanmasının ardından bir konuşma yapan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, son günlerde yaşanan gelişmelerin Avrupa’nın ve dünyanın gözü önünde yaşanan bir insanlık dramı olduğunu belirtti. Gerek Türkiye’nin gerekse Edirne’nin tarihi günler yaşadığını belirten Tabakoğlu ulusal gündemde yer alan en önemli iki coğrafi unsurun İdlib ve Edirne olduğuna dikkat çekti. Trakya Üniversitesi’nin yaşananlara kayıtsız kalamayacağını ifade eden Tabakoğlu, üzerlerine düşeni yapmak için tüm güçleriyle çalıştıklarını belirtti. Göçün bir insanlık hakkı olduğuna değinen Tabakoğlu, kadın ve çocukların maruz kaldığı muamelenin kabul edilemez olduğunu dile getirerek, Trakya Üniversitesi Hastanesi’ne, Yunan askeri güçleri tarafından öldürülen, yararlanan, şiddet gören mültecilerin geldiğini belirterek, vicdani ve toplumsal hassasiyetle ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

Rektör. Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Acaba Avrupa ülkeleri, dilinden düşürmediği ‘insan hakları’ kavramının sadece kendi insanları için mi geçerli olduğunu düşünüyor? Ne yazık ki mültecilere gösterilen şiddetten, bunun böyle olduğunu anlıyoruz. Avrupa ve uluslararası toplum, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de yaşananların önüne geçmek için bugüne kadar ne yaptı? Çözüm üretmek bir yana mülteci krizi gündeme geldiğinde tavrı ne oldu? Ne yazık ki bu sorunun cevabı da açıkça ortada… Biz tüm bu tablo karşısında, Türkiyesiz bir çözümün mümkün olmayacağını çok iyi biliyoruz. Bu bilinçle, Trakya Üniversitesi olarak gerek iç hukuk gerekse uluslararası hukuk bağlamında, uluslararası toplumun dikkatini çekmek adına gayret sarf etmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle gerek Edirne halkına gerekse Türk Milletine yaşanan bu krizde gösterdikleri hoşgörü ve sağduyu için şükranlarımı sunuyorum.”


Haber: Ruhi PEHLİVANCIK
Editör: Orkun AKMAN
Fotoğraflar: Mustafa TOPYANAK
Bu içerik 17.03.2020 tarihinde yayınlandı ve toplam 591 kez okundu.