Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “3. Bin Yılın Başlarında Türkiye ve Dünya” başlıklı bir konferans vermek ve Trakya Üniversitesi’nin toplu açılış törenine katılmak üzere Edirne’ye geldi. Trakya Üniversitesi’nin, Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi (Hastane) yenilenen birimleri, İlahiyat Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Diş Hekimliği Uygulama Birimleri ve Şerbeti Fünun Projesi Şerbet Evi’nin açılışını da gerçekleştiren TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un katıldığı etkinliklerde, Edirne Valisi Ekrem Canalp, Edirne Milletvekili Fatma Aksal, Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, İdare Mahkemesi Başkanı Yaşar Erdem, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Şengörür, Baro Başkanı Av. Alper Pınar, Vali Yardımcısı Dr. Yusuf Güler, İl Emniyet Müdürü Ali Kemal Kurt, Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu ve Prof. Dr. Cem Uzun, Trakya Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Cevdet Kılıç, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Sezgin ve Öğretim Görevlisi Hakan Akıncı, AK Parti İl Başkanı İlyas Akmeşe ile dekanlar, müdürler, il protokolü ve çok sayıda akademisyen ile öğrenci hazır bulundu.
Konferans öncesi, Dönem Başkanlığı’nı Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun üstlendiği Trakya Üniversiteler Birliği tarafından organize edilen, Birliğe üye üniversitelerde Güzel Sanatlar alanında görev yapan sanatçı/öğretim elemanlarının yetmişe yakın özgün eserinin sergilendiği Güzel Sanatlar Öğretim Elemanları Sergisi II’nin açılışını gerçekleştirerek eserleri inceleyen TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’a, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melihat Tüzün tarafından bir Tekirdağ Gravürü hediye edildi.
Ardından geçilen ve yoğun ilginin görüldüğü, TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un geçmiş perspektifinden bir gelecek tasavvuru çizdiği “3. Bin Yılın Başlarında Türkiye ve Dünya” isimli konferans, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı.
Trakya’nın ve Balkanlar’ın evladı, temsilcisi ve destekçisi Prof. Dr. Mustafa Şentop’u, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Trakya Üniversitesi’nde ağırlamaktan büyük onur ve gurur duyduklarını ifade eden Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Trakya Üniversitesi ailesi olarak tarihi bir gün yaşandığını dile getirdi. Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un, Trakya’yı temsil etmesinin yanında Trakya ve Balkanlar’a sevdalı bir insan olduğunu söyleyen Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu “Prof. Dr. Mustafa Şentop Hocamız, misyonunu ve vizyonunu Balkanlar’a hizmet olarak belirleyen ve gönül coğrafyamız Balkanlar’ın en önemli eğitim kurumları arasında yer alan üniversitemizin her daim yanında olmuş, bizlere her zaman destek vermiştir. Üniversitemize, bölgemize katacağımız değerlerle ilgili tüm temas ve görüşmelerimizde kendisi bize istisnasız yardımcı olmuştur. Bu nedenle Hocamızın hem Edirne, hem üniversitemiz hem de bizler için bambaşka bir yeri vardır. Bugün bizlerle çok değerli bilgiler paylaşacağı konferansın yanı sıra toplu açılış törenimiz için aramızda bulunmasından dolayı kendilerine bir defa daha teşekkür ediyorum.” dedi.
Trakya Üniversitesi’ni birçok defa ziyaret ettiğini, son ziyaretini, Trakya Üniversitesi ve KADEM Tekirdağ Temsilciliği’nin birlikte düzenlediği, Balkan ülkelerinde kadın alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin ve kadın meselesi üzerine Balkanlar’da çalışan akademisyenlerin ve yazarların katıldığı “Mirasımızın İzinde: I. Balkan Türk Kadın Çalıştayı” sebebiyle gerçekleştirdiğini dile getiren TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, çalıştay sonrasında çok ciddi sonuçların elde edildiğini vurguladı. Bazı üniversitelerin farklı bir kaderi ve misyonu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Bir sınır üniversitesi olmasından dolayı Trakya Üniversitesi’nde uç beyliği ve akıncılık ruhu var. Bizim yüzümüzü dönmüş olduğumuz coğrafya Rumeli ve Balkanlar… Bu durum da Trakya Üniversitesi’ne ayrı bir misyon yüklüyor.” dedi.
Türkiye’de üniversitelerle ilgili ilk müstakil kanunun hazırlanmasında yazdığı raporla önemli etkisi olan Prof. Albert Malche’ın daveti ile Türkiye’ye gelen Hukuk Profesörü Ernst E. Hirsch’ten bahsederek konferansına başlayan TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Hirsch’in Yahudi asıllı bir Alman olması sebebiyle Hitler baskısından uzaklaşarak Türkiye’ye geldiğini söyledi. Zorlu şartlar altında Türkiye’ye gelen Hirsch’in Türk hukuk sistemine önemli etkileri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Kendisinin son olarak TÜBİTAK tarafından ‘Anılarım’ ismiyle basılan aslında ‘Kayzer Almanyası’ndan Atatürk Türkiye’sine Hatıralarım’ kitabı, hukuk fakültelerinde ders verirken önerdiğim birkaç kitaptan birisidir. Bu kitap hukukçulara, bir hukukçunun aslında yetişme ortamı ve zihin dünyasını da anlatıyor. Ayrıca bir akademisyenin de rehber olarak zihin dünyasını, yetişme şartlarını anlatan çok değerli bir kitap. Benim de gençlik yıllarımda çok istifade ettiğim bir kitap. Kendisi mesleğine çok önem veren bir akademisyen. Konferansta bahsedeceğim birkaç husus var onunla ilgili. İlki, akademisyenliğe başladığı zaman sesinin, anlatımının daha düzgün olmasını istiyor. Bunun için diksiyon dersi alması gerektiğini düşünüyor. Bir Alman titizliği ve disipliniyle bu konuda, hangi dersi almasının faydalı olacağını araştırıyor. Kendisine opera dersi almasının daha iyi olacağını söylüyorlar. Kendisi de opera dersi alıyor ve sesini geliştiriyor. Sonra dersi daha iyi anlattığını ifade ediyor anılarında. Türkiye’ye geldikten sonra kısa bir zaman içerisinde Türkçe öğreniyor, Türkçe ders anlatmaya başlıyor. İlk geldiği yıl kendisinin asistanı Ordinaryüs Prof. Dr. Halil Arslanlı, dersleri tercüme ediyor. İkinci senenin sonuna doğru kendisi dersi Türkçe anlatmaya başlıyor. Dersi, Türkçe anlatabilmek için Türkçe öğreniyor. Hirsch hakkında anlatacağım ikinci husus, kendisine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından yeni açılan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi kurulduğunda Ticaret Hukuku derslerinin dışında da bir ders vermesi teklif ediliyor. Başta kabul etmiyor fakat çok ısrar edilince doktora eğitiminde hukuk felsefesi dersi almasından dolayı bu dersi vermeyi kabul ediyor. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen o dersin notlarını buluyor, oturuyor, ders çalışıyor ve dersi anlatıyor. O sene sonunda ders çalışmaları için öğrencilere kitap da çıkarıyor. Üçüncü husus ise İstanbul’da Fenerbahçe’de bir ev tutuyor. Tabii o zaman Boğaz Köprüsü falan olmadığı için vapurla gidip geliyor. Bir sabah iskeleye indiğinde sis sebebiyle karşıya geçecek gemi bulamıyor. Derse gidemeyeceği için çok üzülüyor. Hava açılınca ilk seferle karşıya geçince okulda hocalardan da öğrencilerden de kimsenin olmadığını görüyor. Sebebini sorunca sisli havalarda böyle olduğunu öğreniyor. ‘Herkes karşıda mı oturuyor, bu yaka da oturan yok mu?’ diye soruyor. ‘Var ama karşıda oturanlar gelmeyince buradaki hocalar da gelmiyor.’ Yanıtını alıyor. Hocalar gelmeyince öğrencilerin de gelmediğini görünce çok üzülüyor. Hemen o gün Sirkeci’ye iniyor, kaptanlardan sisli havalarda buraya gelmenin bir yolunu öğrenmeye çalışıyor. Gece daha sis çökmeden çok erken saatlerde Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na bir seferin yapıldığını öğreniyor. Sisli havalarda ilk vapura yetişerek üniversiteye geliyor. Bence öğrencilerimizin de temin edip okuması gereken bir kitap.” diyerek Ernst E. Hirsch’in, hem kişiliğinden hem de Türk üniversite ve hukuk sistemine olan katkılarından bahsetti.
1944’te oluşturulan ilk üniversiteler kanununda “Üniversitelerin Amacı” başlıklı bir bölüm olduğunu, bu bölümde üniversitelerin birinci amacının bilim öğretmek, ikincisinin de uygulama ve araştırma yapmak olarak belirtildiğini söyleyen TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, günümüzde birçok sebepten dolayı bu piramidin tersine döndüğünü ifade etti. Üniversitelerin araştırma ve uygulamaya öncelik vermesinin önemli olduğunu, bununla birlikte bu uygulama ve araştırma faaliyetlerini toplumla birleştirmenin, toplumun faydasına sunmanın gerekliliğini dile getiren Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde ‘Biyotek’ isimli bir tesis açtık. Tarımla ve tohumculukla alakalı bir araştırma merkezi de açtık. Bunlar bilim üreten üniversitenin birinci amacının gerçekleştirilmesinin yanı sıra üniversitelerin toplumla birleşmesi anlamında da önemli, bu sanayide de, teknolojide de, sağlıkta da aynı. Sanat, sanat için olabilir ama ilim, bir fayda olması içindir. Bu faydayı hasıl edecek çalışmalar da ancak uygulama ve araştırma ile gerçekleştirilebilir. Bu sayede toplumla da bütünleşmiş olunuyor. Tabi bir diğer husus, az önce belirttiğim gibi özellikle Trakya’daki üniversiteler için bir akıncılık, uç beyliği rolü var. Üniversitelerden tek beklentimiz sadece bu değil. ABD’de belirli periyotlarda yayınlanan ‘Dünya’nın İlk 10, İlk 50, İlk 100 Üniversitesi’ raporlarında sıralamanın çok büyük bir çoğunluğunu bilhassa Amerikan ve İngiliz üniversiteleri oluşturur. Bu üniversiteler fizikte, kimyada, tıpta, sosyal bilimlerde hem bilim üretiminde hem araştırma ve uygulamada başarılılar. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de bu üniversitelerin dünyanın her yerinden çok zeki, potansiyelli öğrencileri çekmesidir. Türkiye’den de gidip oralarda çalışan arkadaşlarımız var. Harvard’da tarih çalışmış ama radikal tarih çalışanlar yok bizde. Bizden gidenler, Osmanlı tarihi çalışıyor. Afrika’dan gidenler Afrika, Fas’tan gidenler Fas tarihi çalışıyor. Bu üniversiteler kendileri için en doğru yöntemlerle, sistemin ihtiyacı olan en doğru bilgiyi de temin etmenin yolunu bulmuşlar. Şimdi Türkiye’de Osmanlı tarihi ile ilgili bir çalışmayı Harvard Üniversitesi’nde yaptırmak isterseniz hem maliyeti çok yüksek olacaktır hem de istediğiniz gibi çalışamazsınız. Türkiye’de yetişmiş, Türkiye’de tarih okumuş bir kişiye bu çalışmayı yaptırırsanız fazla bilgiye ulaşmış oluyorsunuz. Fransa’da Sorbon Üniversitesi’nde 19. yüzyılın sonlarında yaşamış Mısırlı bir entelektüele ait bir doktora diploması gördüm. Sağ alt köşesinde ‘Şarka Mahsusdur.’ diye bir ibare var. Bu kişiye doktora yaptırmışsınız, Mısır üzerine çalışmış, üniversiteye bayağı bir malzeme getirmiş ama diplomasının altına bu notu düşmüşler. Yani Fransa’da doktor sayılmıyorsun ama Mısır’da sayılıyorsun. Batı’nın her zaman Batı Avrupa sınırları dışındaki yerler için ikinci bir standardı olmuştur. Bunu diplomaya kadar yansıtmışlar.” diyerek Batı dünyasının bilim alanındaki çifte standardına dikkat çekti.
Batı’nın bilim üretiminin en önemli ayağı olan araştırma ve uygulamada, Türkiye’nin en azından bölgesel olarak cazibe merkezi olması durumunda potansiyelli, kabiliyetli ve zeki gençlerimizi kaybetmeyeceğimizi ifade eden TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, bunun kısır döngüyü de kıracağını dile getirdi. Zeki öğrencilerin gittikleri üniversitenin kalitesini yükselterek o üniversitelerin de başarılı olmasını sağladıklarını dile getiren Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop “Eğer biz bunu özellikle Balkanlar’da başarabilirsek; bu bölgede, bilhassa Balkanlar’da kabiliyetli ve potansiyelli gençleri buraya çekebilirsek bilhassa sosyal bilimler alanında yapılacak çok çalışmanın olduğunu düşünüyorum. Bu çalışmalarla da üniversitelerimize üçüncü misyonu yüklemiş oluyoruz. Bu açıdan Trakya Üniversitesi’nin ve ülkemizde tek olan Balkan Araştırmaları Enstitüsü’nün bu coğrafyaya hitap edecek önemli bir merkez haline geleceği kanaatindeyim.” dedi.
Dünya tarihinde kırılma noktaları olduğunu ve bu kırılma noktalarının büyük önem arz ettiğini dile getiren TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, tarihsel süreç içerisinde incelendiğinde yüzyıllık bir olayın çok kısa anlatıldığını ama bazen bir ayın, bir günün ciltler dolusu kitapla anlatılabildiğini söyledi. Tarihsel olayların önemlerinin yaşanılan dönemde anlaşılamayabileceğine dikkat çeken Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, 1. Dünya Savaşı ve İstanbul’un Fethi’ni örnek vererek, “Mesela 1. Dünya Savaşı’nı başlatan olay, gerçekleştiği anda bir anlam ifade etmiyordu ama arkasından 1. Dünya Savaşı ve hemen akabinde de 2. Dünya Savaşı bazı olayların üst üste istiflenmesiyle gerçekleşti. Yani her zaman dilimi aynı kıymette değil. Bazen olayların akışının hızlandığı ama sonraki olaylara da yol açtığı dönemler olmuştur. Tarihin kavşak noktaları, virajları olmuştur. Bir başka örnek de İstanbul’un fethi. Ordu, Edirne’den yola çıkıyor ve o ordunun içerisinde tarih yazarları var. Kendisini rahmetle andığım, kendisinden çok istifade ettiğim büyük tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık Hoca, birçok farklı dile de çevrilmiş Edirne’nin Fethi makalesinde, fetih tarihini tespit etmeye çalışırken Osmanlı ve Bizans kronolojik yazarlarından faydalanıyor. Fetihten önce yakın zamanda gerçekleşmiş bir ay tutulması var ve bu ay tutulmasının Avrupa’daki kroniklerini dikkate alarak bu tarihlendirmeyi çok titiz bir şekilde veriyor. Bu kronik yazarlar, yorum yapmadan gün gün olayları tespit ediyor. Edirne’den yola çıktı, ertesi gün falan yerde konakladı şeklinde… Sadece kronikten olayı okursanız bunun hiçbir heyecanı yok, sadece olay anlatılıyor. Adam Edirne’den çıktığından beri gün gün olayları yazıyor. Bir sonraki gün ne olacağını az çok tahmin ediyor. Onun için heyecan verici hiçbir şey yok. Olayların içinde yaşayan birisi. Fakat on yıl sonra o tarihi yazanlar, bir çağ kapandı bir çağ açıldı diyor.” dedi.
Bugün artık yaşanılan olayların gün gün içinde yer alabildiğimizi; yarın ne olacağının az çok tahmin edilebildiğini ifade eden TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, yaşadığımız son yirmi yılın, üçüncü bin yılın içerisinde ve dünya tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olacağını vurguladı. İnsanlık tarihinde önemli devrimlerden birinin tarım devrimi olduğunu, insanların aletlerle tarım yapmaya başladığında daha çok arazi işleyip daha çok üretmeye başladıklarını söyleyen Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Bu üretim doğal olarak ekonomik anlamda bir zenginleşme sağlıyor. Tarım devriminin arkasından büyük devletler ortaya çıkmaya başladı. Yani siyasi yapılar, bu ekonomik gelişmelerin ardından gelmiştir. Sanayi Devrimi de makinelerin ortaya çıkmasıyla beraber ekonomide sermayenin biriktirilmesiyle imparatorlukların sonunu getirmiş ve bu da ulus devletlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Biz aşağı yukarı 80’lerden itibaren başlayan ve günümüze kadar devam eden bir süreç içerisinde başka bir devrim yaşıyoruz. Elektronik çağ, bilgi çağı denildi ama belki daha kapsayıcı olması açısından yaşamış olduğumuz tablonun bütününe küreselleşme diyebiliriz. Bütün bir dünya küresel bir köy, tek bir şehir, bir kasaba haline geldi. Bütün dünyanın büyük ölçüde bu noktaya doğru gittiğini görüyoruz. Hatırlayacaksınız, 80’li yılların başlarında kapalı bir ekonomi vardı Türkiye’de, döviz kullanması yasaktı vatandaşın, ancak bir sebep olursa, yurt dışına çıkıyorsanız belli bir miktar alabiliyordunuz. Kapalı bir ekonomide dövizi kendiniz belirliyordunuz, ekonomi bir bütün olarak gerçekten hükümetler tarafından yönetilebiliyordu. Fakat daha sonra bütün bunlarda bir değişiklik oldu ve bir küresel ekonomi içerisine dahil oldu Türkiye. Sadece Türkiye de değil, tüm dünya bunun içerisine dahil oldu. Şimdi döviz kurunu kendiniz belirleyemiyorsunuz. Söz konusu Dolar ise, ABD Başkanı, 2008-2009 yıllarındaki krizlerden sonra fazla para basarak bütün dünyada enflasyon hacmini artırdı. ABD, daha önce altın karşılığında basabildiği parasını 1970’ten itibaren karşılıksız olarak basabiliyor. Tabii bu durum Türkiye’deki enflasyonu etkiliyor. Şimdi dünyanın her yerinde kıyafetten dinlediğiniz müziğe kadar her şey evrensel bir hale gelmeye başlandı. Küreselleşme, o hale geldi ki bizim jenerasyonlar dünyaya daha yeni adapte oluyor. İlk UYAP projesi başladığında, davalar elektronik sistemden açılacaktı; avukatlar davayı oradan açacaktı. Tabii bu işlerin yapılması için Adalet Bakanlığı’ndan hakim ve savcılara dizüstü bilgisayarlar dağıtıldı. Bu dizüstü bilgisayarı almaktan çekindiği için emekliliğini isteyen bir hayli hakim, savcı olmuş o dönemlerde. Bakanlık da üniversitelerle anlaşarak bu bilgisayarı kullanmak için bir yıl sürecek kurslar açmıştı. Ona rağmen, ben bazı büyük meslektaşlarımıza sorduğumuzda ‘Ya ben kullanmıyorum.’ diyordu. Şimdi o bilgisayarlardan, tabletlerden hatta cep telefonlarından dünyanın birçok ülkesinde borsalardan hisse senedi alıp satıyorlar.” dedi.
Küreselleşmenin, devlet anlayışları ve bu anlayışın üzerinde kurulu olan bir uluslararası hukuk ve siyaset sistemini de büyük ölçüde değiştirdiğini ifade eden TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, 1980 ve 90’larda gazetelerin genellikle Türkiye’nin sınırları içerisinde gerçekleşen olayları haber olarak verdiğini söyledi. Günümüzde ise tam tersi bir eğilim olduğuna dikkat çeken Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Küreselleşme; nasıl ekonomiyi, sosyolojiyi, kültürü etkiliyorsa dünya siyasetini de etkilediğini kabul etmek zorundayız. 20. yüzyıl, bu anlamda insanlık tarihinin hayırla yad edilemeyecek yüzyılıdır. İnsanlık tarihinin en kanlı olayları muhtemelen 20. yüzyılda gerçekleşmiştir. İşte Balkan Savaşları… Arkasından bütün dünyada on milyonun üzerinde insanın öldüğü 1.Dünya Savaşı… Arkasından yetmiş milyon insanın öldüğü 2. Dünya Savaşı… Çok yakın bir zamanda Ruanda’da iki kabile arasındaki çatışmada sekiz yüz binin üzerinde insan öldü. Yine 1992-94 yılları arasında Avrupa’nın göbeğinde Saraybosna’da Sırplar’ın Boşnaklar’a karşı yürütmüş olduğu soykırım neticesinde birçok Boşnak kardeşimiz hayatını kaybetti. Bunların hepsi 20. yüzyılda gerçekleşmiş olaylar. Tabii bunun içerisinde 1917’den sonra Sovyetler Birliği’nde gerçekleşen ölümleri saymıyorum. Toplama bakarsanız yüz milyonun üzerinde insanın öldüğü bir yüzyıl olmuş 20. yüzyıl. Bu yüzyılda barışı sağlayamayan, ekonomide bütün insanlığa yetecek adil bir sistemi oluşturamayan yapılar var, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere… 20. yüzyıl bitmiş, 21. yüzyılın başındayız ama bu yüzyıl aynı zamanda üçüncü bin yıl. Üçüncü bin yıllarının başlangıcında dünyada, siyasette, hukukta, ekonomide önceki dönemin paradigmalarının sona erdiği; yeni paradigmaların yaşandığı bir dönemin içerisindeyiz. Bugünkü çatışmalar, 20. yüzyılın çatışmalarından farklı. Herkes yeni paradigmaların üretileceği bu dönemde, pozisyon tutma arayışı içerisinde ve çatışmalarda daha güçlü bir pozisyon elde etme ve yeni kurulacak sistemde daha aktif, daha etkili, daha sonuç alıcı olma gayretleri içerisinde. 20. yüzyılın içinde özellikle ikinci yarısında uluslararası politikada iki kutup vardı: Doğu ve Batı Bloğu… Önemli ülkelerin çoğu, NATO ve Varşova Paktları’ndan birisinde yer alıyordu. Bağlantısızlar grubu diye bir grup vardı ama çok etkili değildi. Karar alacağınız zaman fazla yorulmanıza gerek yoktu. Bir politika belirleyeceğiniz zaman, içinde bulunduğunuz paktın politikası sizin de politikanızdı. Dünya, 90’lardan itibaren Sovyetler’in dağılmasıyla beraber yavaş yavaş iki kutuplu sistemden uzaklaşmaya başladı. Önceleri birden fazla eksen mi ortaya çıkacak tartışmaları vardı fakat şimdi yavaş yavaş hiç kutuplu bir dünyaya doğru gittiğimizi söyleyebiliriz. Devletler, kendi politikalarını hesap ederek kendi çıkarları içinde hareket ediyor gibi gözüküyor. Parametrelerin ve pozisyonların her gün değiştiği böyle bir dönemde her gün yeni politikalar ve tavırlar belirleme mecburiyeti ile karşı karşıyayız.” dedi.
Türkiye’nin, dünya ve bilhassa bölgesi açısından büyük bir potansiyel barındırdığının altını çizen TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Türkiye’nin tarihi birikiminin kendisini güçlü kıldığı gibi bir taraftan da husumetlerin, düşmanlıkların hedefi haline getirdiğini ifade etti. Yeni Zelanda’da yaşanan menfur hadiseyi gerçekleştiren ırkçı teröristin notlarına bakıldığında Türkiye ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili düşmanlık içeren yazılar olduğunu söyleyen Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Yeni Zelanda, Türkiye’den 16.500 km uzaklıkta, sadece uçakla yolculuk yaparak ulaşılacak bir yer. Orada yaşayan bir adamı Türkiye ne kadar ilgilendiriyor? İşte bu bahsettiğim ülkenin potansiyeli… Mesela Türkiye’nin bir iddiası var, bu iddiasının bir arka planı var. Bu iddia, işte o terörist ve politik açıdan onun gibi düşünenlerin aslında bilinçaltındakilerin oluşmasına tersinden katkıda bulunan bir kimliği temsil ediyor. Bu iddia ve potansiyel, bir taraftan dediğim gibi bir güç ama diğer taraftan da hedef olma tablosunu ortaya koyuyor. Türkiye açısından bu şahsi bir mesele değil. Avrupa’da o şahsı, o zihniyeti besleyen bir iklim var. Yakında Avrupa Parlamentosu seçimleri de olacak. Bu ırkçı ve İslamofobik yaklaşım içerisinde Türkiye düşmanlığı içeren unsurların gittikçe yayıldığını, buna uygun bir zemin oluşturulduğunu da görüyoruz. Ama buna karşılık dünyada zulme uğrayan, daha önce o büyük devletimizin şemsiyesi altında bulunan devletlerin insanlarından da Türkiye’ye karşı çok büyük bir ilgi, alaka, bir ümit beslendiğini görüyoruz.” dedi.
24 Şubat’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçilmesinden bu yana geçen yaklaşık üç haftalık süre içerisinde Çad Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’ı ziyaret ettiğini, o ülkelerde cumhurbaşkanları, başbakanlar, meclis başkanları ile görüştüğünü, bu çerçevede Fas’ta düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı’nda görüştüğü birçok insandan da Türkiye’nin çok farklı bir konumu olduğunu dinlediğini ifade eden TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “15 ülkenin meclis başkanı vardı. Bizim dışımızda konuşan tüm meclis başkanları kendi iç sorunlarından, komşu ülkelerle olan sorunlarından bahsettiler. Biz ise ABD’de, Avrupa’da yaşayan Müslümanları, Batı Trakya’da, Bosna’da yaşanan soydaşlarımızı, Suriye, KKTC, Suriye-Irak meselesini, Dağlık Karabağ, Pakistan-Hindistan arasındaki Kaşmir meselesini, Doğu Türkistan’da yaşananları, Myanmar Müslümanlarının sorunlarını, Filipinler’deki Müslümanların sorunlarını yani bütün bir dünyada yaşayan Müslümanların sorunlarını dile getiren bu anlamda toplu bir felsefe ortaya koyan tek ülke olduk. Türkiye’nin itibarının Cumhurbaşkanımızın kazandırmış olduğu vizyon içerisinde gelişen bir tablo olduğu kanaatindeyim. Bu perspektife sahipseniz ve sadece sizin bu perspektife sahip olduğunuzu biliyorsak o zaman size gösterilen ilgi, alaka çok farklı oluyor.” dedi.
Yeni kurulan dünyada Türkiye’nin, kurucu bir aktör olarak yer alma mücadelesi içerisinde olduğunun altını çizen TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, 16 Nisan’daki referandumla beraber Türkiye’yi, dünyada yeni paradigmaları kurabilecek bir devlet şuuruyla hareket edecek yapıda yeniden düzenleme kabiliyeti için çalıştıklarını ifade etti. Yeni paradigmalar geliştirme arzusu ile dünya devletlerinin birbiriyle mücadele ettiğini de vurgulayan Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Türkiye’nin yeni paradigmaların ve dünya düzeninin kurucusu olmak için var gücüyle çalıştığı bu süreçte, birlik ve beraberlik duygusuyla hareket etmesinin çok önemli olduğunu belirtti. Türkiye’nin milli ve manevi meseleler söz konusu olduğunda, birlikte ve topyekûn hareket etme kabiliyetine sahip olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Biz bunu, İstiklal Harbi’nde, Kıbrıs’ta, 15 Temmuz’da yaşadık. Bu sebeple, halkımıza, siyaset şuuruna olan ihtimamız tam. Trakya Üniversitesi’ne ve değerli Rektörümüze bu davet ve misafirperverlikten dolayı teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un konuşmalarının ardından, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Trakya Üniversitesi’nin yenilenen ve yeni açılacak birimlerinin tanıtımına ilişkin bir bilgilendirmede bulundu. Trakya Üniversitesi Hastanesi’nin yenilenen birimlerinin, yeni donatılan alanlarının ve İlahiyat Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi Uygulama Birimleri ile Trakya Üniversitesi tarafından Trakya Kalkınma Ajansı’nın desteği ile hazırlanan “Şerbet-i Fünun - Şerbet Evi” projesi hakkında bilgilendirmelerde bulunan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, göreve geldikleri ilk andan itibaren, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’tan, Trakya Üniversitesi’nin ve bölgenin kalkınmasında büyük destek aldıklarını belirterek Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’a teşekkür etti.
Konuşmaların ardından Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’a Edirne’nin kültürel değerlerinden biri olan talika maketi hediye etti. Hediye takdiminin ardından Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop ile Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve konferansa katılan protokol tarafından Trakya Üniversitesi’nin yeni açılan ve yenilenen birimlerinin açılış töreni gerçekleştirilerek, kurdele kesildi.