RUSYA’DA GÖZALTINA ALINAN HOCAMIZ YURDA DÖNDÜ

Geçtiğimiz günlerde Rusya’da hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan Araştırma Görevlimiz Cemalettin Yavuz ile  sınır dışı edilen Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuzhan Durmuş 09 Aralık 2015 tarihinde yurda döndü.

Hocalarımız yurda döner dönmez Üniversitemiz Rektörlük binasına geldi. Hocalarımızı Rektörümüz Prof. Dr. Yener Yörük kapıda karşıladı. Basın mensuplarının yoğun ilgisi ile gerçekleşen karşılamaya Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Süleyman Pişkin, Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu, Dekanlar, akademisyenler, hocalarımızın aile mensupları ve mesai arkadaşları katıldı.

“RUSYA’DA RUSÇA ÖĞRENMEK SUÇU”

Rektörümüz Prof. Dr. Yener Yörük hocalarımızı odasına alarak bir süre sohbet etti. Ardından gerçekleştirilen basın toplantısında Rektörümüz Prof. Dr. Yener Yörük, konu ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Rektörümüz “Öğretim Elemanımızın akademik çalışmaları sebebiyle Rusya’da bulunması sırasında Rusça öğrendiği için gözaltına alınmasını ve kendisi hakkında alınan sınır dışı edilme, 5 bin Ruble para cezası ve 5 yıl Rusya Federasyonu’na giriş yasağı kararını kınıyoruz. Bilim insanına yapılan bu uygulamaların ilkel reflekslerden yola çıkan çağdışı, akıldışı ve bilimdışı olduğunu belirtirken, Rusya’da Rusça öğrenmek suçlamasını da tarihe geçecek ironi olarak vurgulamak isterim. Öğretim Elemanımıza uygulanan bu durumu Balkan Üniversiteler Birliği Başkanı olarak Avrupa Üniversiteler Birliğine (EUA) de bildireceğim.” dedi.

Ardından söz alan Araştırma Görevlimiz Cemalettin Yavuz Rusya’da yaşadıklarını anlattı. Yavuz öncelikle gözaltında bulunduğu süre boyunca kendisine yardım eden Rektörümüze,  Üniversitemize, Dışişleri Bakanlığına, Rusya’da bulunana diplomatlarımıza, hocalarımıza, Üniversitemizin idari personeline teşekkür ederek başladı.

Yavuz konuşmasında, “Ben öncelikle Üniversiteme ve Rektörüme çok teşekkür ederim. Kendisi bu olayı ilk öğrendiği andan itibaren gerekli işlemleri başlattı. Kendisinin manevi desteğini de bu süreçte hep hissettim. Bunun ötesinde Kazan Başkonsolosluğumuz durumu öğrendiği ilk andan itibaren gerekli tüm girişimlerde bulundu. Muhatapları nezdinde resmi düzeyde verdiği makul karşılıklara binaen bu kadar kısa sürede serbest kalabildim.  Bu 11 günlük bir süreçte dört duvar arasında gözaltında tutuldum. Bu gözaltı süresi boyunca desteklerinden ötürü teşekkür etmem gereken çok insan var; başta eşim, onun dik duruşu ve manevi desteği benim için çok büyük bir güç oldu. Bu sayede kendimi yalnız ve zorda hissetmedim. Yaşadığım 11 günlük süreç içerisinde büyük bir sıkıntı yaşadığımı söyleyemeyeceğim. Bu açıdan beni gözaltına alanların çok istedikleri amaca ulaştıklarını söyleyemeyeceğim. Onun dışında tabi yine Üniversitemiz bünyesinde hocalarımızın üstün gayret ve çabalarının olduğunu biliyorum. Oğuzhan Durmuş Hocam Kazan’da kritik bir dönemde olmasından dolayı yanıma gelemedi. Kendisi beni her gün defalarca aradı. Neyse ki gözaltında tutulduğum süre boyunca iletişim kanalarımız kapalı değildi. Cep telefonu serbestti, benim gözaltında tutulduğum yer bir hapishane değildi. Yabancıları şubesinde sınır dışı edilecek yabancıların tutulduğu bir yerdi. Oğuzhan Durmuş Hocam benim Kazan’da ve dışarıda elim, ayağım, gözüm ve her şeyim oldu. Hocamız Kazan Başkonsolosumuz ile birlikte ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Özellikle Kazan Başkonsolosumuz Turhan Dilmaç Bey, gerçekten görevini layıkı ile yapan son derece çalışkan, gayretli bir diplomatımız. Kendisi hem manevi olarak yanımda oldu hem de serbest bırakılmamız için ne gerekiyorsa yaptı. Bunun dışında ben Ali İhsan Öbek hocama da serbest bırakılmam için yaptıklarından dolayı çok teşekkür ediyorum” dedi.

Hocamız Ülkemize dönüş süreci ile ilgili olarak “Biz Rusya saati ile dün gece 03.00’te Türkiye’ye dönmek üzere uçağa bindik. Başkonsolosumuz o saate kadar bizimle bağlantı halindeydi. Uçak biletimizin ayarlanması, bana kesilen 5 bin rublelik mahkeme kararı olan ‘cezanın’ ödenmesi ve tahliye süreci. Bütün bu süreçlerin hepsinde Başkonsolosumuz elinden ne geliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına en iyi şekilde yaptı.  Tabi benim bu yaşadıklarımdan dolayı gücenme gibi bir hissiyatım, bir şikâyetim yok. Orada bu olaylar ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına bir bedel ödetilmek istendiğini düşünüyorum.”

Araştırma Görevlimiz Cemalettin Yavuz, gözaltına alınma süreci ile ilgili olarak şu bilgileri verdi:

 “Benim oraya gitme amacım bellidir, benim orada yaptığım şeyler bellidir. Benim amacım orada daha iyi Çuvaşça öğrenmek, dil kültür ilişkisi içerisinde çalışma alanım ile ilgili uzmanlaşmak, bütün bunların yanında tabii ki Rusça öğrenmekti. Tabii ki Rusça öğrenmeden bunları orada daha iyi bir şekilde yapmam mümkün değildi. Bu nedenle ben Çuvaş Devlet Üniversitesi’nde kendi paramla, tamamen legal, resmi bir şekilde sözleşme imzalayarak, bedelini ödeyerek 60 saatlik yabancılar için bir Rusça öğretim programına katıldım. Hatta bunu Filoloji Fakültesi’nin Dekanı ile birlikte yabancılar şubesine giderek sözleşmesini yaptık. Bundan 4 gün sonra sabah 09.00’da kurstayken beni ev sahibim aradı. Önemli bir şey olduğu belliydi. Polis beyan ettiğim adreste olup olmadığımı kontrol etmek için beni arıyordu. Bu kadar basit ve akla mantığa aykırı bir şeyi bahane edebileceklerini düşünmedim. Federal göç şubesinden iki kişi geldi ve problemin ne olduğunu sorduğumda uçak olayından bahsettiler ve ‘Emir geldi ülkemizdeki yabancıların ne yaptıklarını araştırıyoruz.’ dediler. İnsani Bilimler Enstitüsünü de arayıp beni soruşturmuşlar. Rusça kursuna devam ettiğimi öğrenip beni bulmuşlar. Üniversitenin uluslararası ofisine gittik. Devlet üniversitenin yapmış olduğu kurs sözleşmesi 1. derece kanıt olarak alındı ve göç şubesine gittik. Ne olduğunu sorduğumda genel kontrol amaçlı olduğunu söylediler. Fotoğraf ve parmak izimi aldıklarında da bana yine kontrol amaçlı olduğunu söylediler. Rusça sözlüğümün içindeki çalışma kağıtlarımı suç unsuru olarak değerlendirdiler. ‘Birkaç soru soracağız. İsterseniz cevap vermek zorunda değilsiniz.’ dediler. Bu arada Oğuzhan Hoca üzerinden konsoloslukla irtibata geçtim. Kursa devam edip etmediğimi sordular. Vize ihlali yaptığımı ve mahkeme gideceğimi o zaman söylediler. Delillerle mahkeme gittik ve yargıladılar. Hâkimin alaycı tavırlarıyla hukuk ve adaletten yoksun ve devlet olmanın özelliğine yakışmayacak şekilde tavırlar sergilediler. Hâkim yanımdaki tercümanı gösterip ‘Bu kim?’ diye sordu.  ‘Tercümanım.’ deyince de ‘Madem Rusça kursuna gidiyorsun neden tercümana ihtiyaç duyuyorsun.’ dedi. Bende ‘4 günde ne kadar dil öğrenilebilir ki?’ dedim. ‘Türkiye’ye dönmek istiyor musun?’ diye sordu hâkim, ben ‘Kaldığım yerden devam etmek istiyorum.’ dedim. Daha sonrasında kararı açıkladılar. Eşyalarımı bile almaya fırsat vermeden şehir dışındaki Federal Göç Servisinin binasında gözetim altında tutmaya karar verdiler.”

Araştırma Görevlimiz Cemalettin Yavuz kendisine sorulan sorulara şu şekilde cevap verdi:

“Hâkimin rahatsız edici tavrı dışında herhangi rahatsız edici bir davranış olmadı. Hatta beni tutuklayan göç servisinden gelen elemanlar nazik, kibar ve ikiyüzlüydü. Çuvaş Devlet Üniversitesi’nde gözetim altında tutuldum. Psikolojik olarak bir etki olmadı. Sadece ilk gün zor oldu çünkü aileme haber veremedim. Oraya giderken telefonun serbest olmadığını varsa bilgisayar ile internete girebileceğimi söylediler fakat tersiydi. Komşum 25 km. uzaklıktan beni ziyarete geliyordu. Kendisine telefonda beni önce görebileceği bilgisi verilmiş ancak beni ziyaret etmesine izin vermediler. Bunun dışında Moskova’dan bir arkadaşım benim için alışveriş yapıp gelmiş. Ancak onun da beni görmesine izin vermediler.  Annem bugün öğrendi başıma gelenleri. Çok kötü bir muameleye maruz kalmadım. Gönlümde ne varsa onu söyledim. Ortada suç yok. Rusya da Rusça kursuna gitmek suç olarak kabul ediliyorsa bunun ahlaki ve etik tarafı yoktur. Bunun büyük bir devlet olduğunu göstermekle bir alakası yok bence bu acizliktir. Çarlık Rusyası’nın baskıcı zihniyetinin hala devam ettiğinin göstergesidir. Kimseden tek bir çatlak sesin bile çıkma ihtimali yoktu. Kurs hocamız bana ‘Senin hakkında soru sordular bende senin her gün kursa geldiğini söyledim.’ dedi. Hocamız, içten bir şekilde ‘Pazartesi günü gel kursa devam et.’ dedi.”

“SABIRLI BİR ŞEKİLDE BEKLEDİM”

Cemalettin Yavuz’un eşi Selin Yavuz, basın mensuplarının sorduğu sorulara şu şekilde cevap verdi:
“Bana düşen görev endişelenmeden sabırla beklemekti ve ben bunu yaptım herkesi sakinleştirdim. Çünkü en fazla haber alan bendim. Sabırlı bir şekilde beklemeleri gerektiğini söyledim. Gönül rahatlığıyla çıkacağı günü bekledim. Çünkü hem Üniversitemizin hem Konsolosluğumuzun elinden geleni yaptığını biliyordum o yüzden gönlümüz rahattı. Eşimin içerde olduğunu annesinden sakladık. Ben sabır ile eşimi bekledim ve herkesi sakinleştirdim” dedi.

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI OLMANIN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLAMIŞ BULUNUYORUM.”

Doç. Dr. Oğuzhan Durmuş ise yaptığı konuşmasında “Benim başıma gelenler hocamızın başına gelenler kadar kahramanlık isteyen şeyler değil. Ben öncelikle Yunus Emre Enstitüsü tarafından yürütülen Türkoloji programı kapsamında Kazan Federal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Oryantalist Çalışmalar Enstitüsünün Tatar ve Türkoloji bölümünde Rusya Federasyonundan gelen davet mektubu ile  hoca olarak görevlendirildim. Orada Türkçe ve Osmanlıca dersleri veriyordum. Bir süre sonra bildiğimiz hadiseler yaşandı. Sonrasında bize istifa mektupları gönderildi. Ben de kendilerine istifa etmeyeceğimi açıkladım. Birkaç gün sonra toplantılar yapmaya başladılar.  Ardından 44 üniversitenin Türkiye ile olan ilişkisi kesildi. Bundan sonra bize ‘Rusya Federasyonunda bulunan üniversitelerde Türklerin çalışamayacağı’ söylendi ve derslere girmemem istendi. 30 Haziran 2016 tarihine kadar Üniversitem, Dışişleri Bakanlığı ve bölümüm tarafından görevlendirildim. Resmi bir görev ile oradaydım. Görevim bu noktada orada son buldu. Orada Cemalettin Hoca’nın durumunu takip etmek durumdaydım. Bu süreçte gerek Üniversitem gerek bölümüm ve konsolosluklarımız adına bir Türk olmanın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın ne kadar önemli olduğunu anlamış bulunuyorum.”

 

Bu içerik 09.12.2015 tarihinde yayınlandı ve toplam 2300 kez okundu.