Türk Toraks Derneği Trakya Şube Başkanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, 73. Verem Eğitim ve Propaganda Haftası kapsamında tüberküloz konusunda toplumu bilinçlendirmek için açıklamalarda bulundu. Tüberkülozun dünyada en önemli bulaşıcı hastalık olduğunu ve dünyada halen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, Türkiye’de uygulanan başarılı politikalar sayesinde hastalık görülme ve hastalık nedeniyle yaşam kayıplarının azaldığını belirtti.
Tüberküloz’un bulaşıcı hastalıklar içinde insanı etkileyen ve ölümüne sebep olan hastalıkların en sık rastlanılanı olduğunu ifade eden Türk Toraks Derneği Trakya Şube Başkanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, “Etkeni; Mycobacterium tuberculosis adlı bir basildir. Hasta insanlardan, öksürme ve hapşırma ile ortama yayılan basilin solunum yolu ile alınması sonucu bulaşır. Geçmeyen öksürük, balgamda kan gelmesi, halsizlik, gece terlemesi, kilo kaybı ve verem hastası ile uzun süre aynı ortamı paylaşan kişiler gecikmeden verem savaşı dispanseri veya göğüs hastalıkları uzmanına başvurmalıdır. Akciğer grafisi ve balgam incelemesi yapılarak hastalığın tanısı konabilmektedir. Balgam yayması pozitif olan ve akciğerinde kavitesi bulunan hastalar daha fazla bulaştırıcıdır. Tanı alıp tedavi başlanan hastaların bulaştırıcılığı hızla azalmaktadır. Bu nedenle erken tanı konulması ve tedavinin başarıyla tamamlanması, hastanın iyileşmesini sağladığı gibi toplumda bulaşmayı da önler.” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan 2019 Küresel Tüberküloz Raporuna göre 2018 yılında; 10 milyon yeni tüberküloz hastası ortaya çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Hatipoğlu bunlardan da ancak %70’inin tanı aldığını ve hastalık sebebiyle 1,5 milyon kişinin öldüğünün tahmin edildiğini ifade ederek “Hastalananların ve ölenlerin %95’i düşük ve orta gelirli ülkelerdedir. 21. Yüzyılda hala milyonlarca insanın bu tedavi edilebilir hastalıktan hayatını kaybetmesi kabul edilemez. Dünyada tüberkülozu kontrol altına almak için üretilen politikaların sonuncusu Tüberkülozu Bitirme (END TB) Stratejisidir. Bu politika ile 2035 yılına gelindiğinde hastalığın sıklığında %90 azalma, ölümlerde %95 azalma hedeflenmektedir. Ne yazık ki mevcut durum ile bu hedeflere ulaşmak güç görünmektedir. Küresel acil eylem planına ihtiyaç vardır. Bir an önce harekete geçilmeli, yeni ilaçlar, yeni aşılar geliştirilmeli ve birlikte hareket edilmelidir. Ülkemizde tüberkülozlu hasta sayısı yıllar içinde giderek düşmektedir. 2005 yılındaki hasta sayısı 20.535 iken 2018 yılında hasta sayısı 11.786’dır. Türkiye’de hastalar başarı ile tedavi edilmektedirler. Hastaların tedavisi yanında, hastalanma riski taşıyan kişilere de koruyucu tedavi verilmektedir ve bu uygulama giderek daha da artış göstermektedir. Buna rağmen yabancı ülke doğumlu hastaların sayısı ülkemizde artmaktadır. Göçle gelen nüfusun artışı bunun nedenidir. 2018 yılındaki tüberküloz hastalarının %10,8’i yani 1.278 hasta yabancı ülke doğumludur. Bu grup içinde en fazla hasta sayısını Suriye’den gelenler oluşturmuştur. Suriye’den sonra; Afganistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Pakistan doğumlular sıktır. 2018 yılında tüberküloz hastalarının onda biri yabancı ülke doğumlularda görülürken dirençli tüberküloz hastalarının dörtte biri bu grupta ortaya çıkmıştır.” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 1991 yılından beri, tüberküloz hastalarına tedavinin gözetimli verilmesini önermekte olduğunu fakat son yıllarda bu tedavide dijital teknolojilerden de faydalanıldığını ifade eden Prof. Dr. Hatipoğlu (VGT) Video Gözetimli Tedavi denilen uygulamada; hasta ilacını içerken bir sağlık çalışanına görüntülü bağlanır veya ilaç̧ içmesini kaydedip video gönderir. Evde, iş yerinde interneti olanlar ya da akıllı telefonu olanlar için son derece kolay bir uygulamadır. Özellikle ulaşım sorunu olan, kronik hastalıkları nedeni ile sağlık kurumuna gelemeyen, yaşlı hastalarda ülkemizde de uygulanmaktadır. Bu durum da gösteriyor ki Türkiye, çağın şartlarına uygun, başarılı bir verem savaşı programı yürütülmektedir. Her ilimizde en az bir verem savaşı dispanseri ile hastalara ücretsiz hizmet verilmektedir. Hastaların erken tanısı ve tedavisi, hasta ile aynı ortamlarda bulunan kişilerin muayenesi ve hastalanma riski taşıyanlara koruyucu tedavi verilmesini kapsayan bütünlüklü bir programla çalışan verem savaşı dispanserleri, bu başarıda önemli paya sahiptir. Bu nedenle veremle uğraşan bu birimlerin uygun koşullarda çalışmalarına devam etmesi, sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi ve bu hizmetin aksamadan sürdürülmesi gereklidir.” dedi.
Tüberküloz hasta sayısının azalmasına rağmen yaşlı ve risk grubunda tüberküloz hastalarının ortaya çıkmasına dikkat çeken Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, yabancı ülke doğumlu hastalar, ilaca dirençli hastalar konusunda daha kat edilmesi gereken çok uzun bir yol olduğunu vurgulayarak yürütülmekte olan başarılı tüberküloz kontrolü çalışmalarının devamı için verem savaşındaki politik kararlılığın sürdürülmesinin önemine vurgu yaparak açıklamasını sonlandırdı.
Haber: Fırat Güngör
Editör: Sertan Atasoy