EDEBİYAT FAKÜLTESİ’NDE, 100. YILINDA İSTİKLAL MARŞI VE MEHMET AKİF ERSOY ANILDI

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 100. yılını idrak ettiğimiz İstiklal Marşı’mızı “100. Yılında İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy” programıyla andı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, yaptığı açılış konuşmasında “Son derece felaketli günlerde yazılan ve kabul edilen marşımızı bugün yüz yıl sonra kesintiye uğramaksızın hür vatan toprakları üzerinde okuyoruz. Bu, büyük bir sevinç ve bahtiyarlıktır. İstiklal Marşı’mız, bu aziz vatan toprağında Türk milleti ile birlikte sonsuza dek var olacak ve okunacaktır. Bu, millet olarak hepimizin duası, dileğidir.” dedi. Unutmamak için mutlaka sık sık anmak, hatırlamak gerektiğini ve bu bağlamda yıl dönümlerinin, özellikle 100. yılların son derece önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu millî marşların, modern ulus devletlerin doğuşuyla birlikte ortaya çıktığını, bayrak vb. gibi önemli millî sembollerden olduğunu belirterek “Milli marşlar, felaketli günlerin birer tanığıdır ve ait olduğu milletlerin tarihî süreklilik içindeki maddi ve manevi temel değerlerini içerirler. Bu bakımdan milletlerin fertlerini belli duygu ve düşünce etrafında bir ve duygudaş kılan millî mutabakat metinleridir.” dedi.

Haliç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Birol Emil, İstiklal Marşı’nın yazıldığı buhranlı ve felaketli günlerde Türklerin akıbeti ile ilgili olarak yabancıların ne tür düşünceler ve planlamalar içerisinde olduklarını, belirterek başladığı konuşmasında “20. yüzyılın Avrupalı ilahları kurban istemektedirler, bu defa kurban Türkiye’dir. İstanbul nihayet işgal edilir ve Türkiye paylaşılır. Üstelik bununla da yetinmeyerek sözde Müslüman Türkleri medenileştirmek namına en modern silahlarla donattığı bir kiralık katiller ordusunu İzmir üzerinden Anadolu’ya salmıştır. Türk milleti son çağ dünya tarihinde görülmemiş şekilde 1911’den beri üst üste yaptığı savaşlar yüzünden yorgun, bezgin, ümitsizdi, yedi bin yıllık tarihinin en trajik anlarını yaşıyordu, fakat mağrur Avrupa’nın unuttuğu bir şey vardı. Türk milleti uzun tarihi boyunca buhrana düştüğü, felaketlerle karşılaştığı her defasında mutlaka kendisini kurtaracak bir lider ve onun kadrosunu çıkarmıştır. İşte Mustafa Kemal Paşa, Samsun’dan bu ümidin, bu yeniden doğuşun müjdesini veriyordu.” dedi.

Prof. Dr. Birol Emil, İstiklal Marşı’nın yazılma süreci hakkında da bilgi vererek İstiklal Marşı’nın manası ile ilgili şu ifadelere yer verdi:

“İstiklal marşları milletlerin bir daha yaşanması mümkün olmayan tarihî anlarında doğarlar. Bu anlar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir ifadesiyle ‘Ebediyet kadar derin anlardır.’ Onların bütün manası, ruhu, heyecanı, ıstırapları, ümit ve bekleyişleri gelecek zamanlara ve gelecek nesillere bir kelime ile milletlerin ebedîliğine istiklal marşları vasıtasıyla intikal eder. Ancak beste olarak değilse bile şiir olarak Türk İstiklal Marşı diğer milletlerin istiklal marşlarıyla kıyaslanmayacak derecede bir değeri ve üstünlüğü haizdir. Çünkü öteki istiklal marşlarının şairinin hiçbiri Mehmet Akif ölçüsünde büyük kültürlü, imanlı bir şair değildir. İkinci olarak yüz yıldır hemen her gün söylenen İstiklal Marşı’mız Türk milletinin ebedî duygu ve düşüncelerini ve değerlerini en yüksek bir şiir üslubuyla ifade etmiştir. Bu bakımdan Akif’in şiiri hem tarihî hem de estetik bir değer taşır. Bütün yeni Türk edebiyatında bu iki değeri aynı mükemmellikle birleştiren bir şiir daha vardır: Yine Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri şiiri. İstiklal Marşı şiirinde dile getirilen duygu ve düşünceler Türk milletinin ebedî değerlerinin en özlü ifadeleridir. Şiirden geçen “hak”, “din”, “iman”, “şehadet”, “ırk”, “vatan”, “hürriyet”, “istiklal”, “bayrak” kavramları ve onların taşıdığı değerler, Türk milletini yüzyıllardan beri yaşatan, onun varlık şartı olan temel değerler ve reddedilmez hakikatlerdir. Onların hangisinden vazgeçebiliriz? Türkçede üç manaya gelen “hak”, yani Allah, adalet ve hakikatten mi? Türk bayrağında sembolleşen istiklal ve hürriyetimizden mi? Milyonlarca kefensiz yatan şehitlerimizin kanıyla sulanmış vatan topraklarımızdan mı? Bin yıl bu vatanda en üstün bir iman gücüyle Türk milletini yoğurmuş, bize ruh ve şekil vermiş olan dinimizden mi? Irkımızın seçkin vasıflarından mı? Nihayet İslamiyet ve Türklük uğrunda ölümlerin en kutsalı olan şehadetten mi? Bunların hangisinden vazgeçebiliriz? İstiklal Marşı şiirinde Akif işte bu duyguları, bu değerleri ve bu hakikatleri dile getirmiştir. Dahası var... Türk İstiklal Savaşı, Türk milletinin ölümsüz hürriyet ve istiklal duygusunun olduğu kadar imanının da zaferidir. Bu savaş, şiirde de söylendiği gibi şehadetleri dinimizin temeli olan ezanlar susmasın, camilerimize namahrem eli değmesin, medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar imanımızı boğmasın, binlerce yıldır dökülen kanlarımız artık helal olsun, hilal yere düşmesin, ırkımız izmihlal bulmasın, hülasa Türk milleti ebedî olarak yaşasın diye yapılmıştı. Şair, ‘Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda’ diyor. Hangimizin ataları bu cennet vatanın uğruna toprağa düşmemiştir, hangimiz mübarek şehitlerimizin kabirleri üzerine hâlâ her gece nur yağdığına inanmıyoruz.”

Prof. Dr. Birol Emil, konuşmasının sonunda, Mehmet Akif Ersoy’un kişiliğine, modern dünyaya açık düşünce dünyasına ve İstiklal Marşı’nın değiştirilme arayışlarına temas ederek “Fert olarak ve milletçe hep beraber dua, niyaz ve temenni edelim ki Allah Türk milletine bir daha bir İstiklal Marşı yazdırmasın.” sözleri ile konferansını tamamladı.

Yoğun bir ilgi ile takip edilen konferans, Edebiyat Fakültesi öğretim elemanlarından Prof. Dr. Ahmet Günşen, Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, Prof. Dr. Recep Duymaz, Doç. Dr. Gülçiçek Alçay, Dr. Öğr. Üyesi Esat Can, Dr. Öğr. Üyesi Bülent Atalay ile öğrenci ve konukların soru ve görüşleri ile sona erdi.

Bu içerik 22.03.2021 tarihinde yayınlandı ve toplam 653 kez okundu.