ANADOLU MEDENİYETLERİ VE TÜRKİYE KONFERANSI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Üniversitemiz Genç Gönüllüler Topluluğu tarafından düzenlenen ve Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut’un konuşmacı olarak katıldığı “Anadolu Medeniyetleri ve Türkiye Konferansı” 25 Nisan 2018 tarihinde Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sanat Eğitim ve Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirildi. Konferansa Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mümin Şahin, Eğitim Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Rıdvan Canım, İlahiyat Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Cevdet Kılıç, Uzunköprü Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. İsmail Kılıç, Genel Sekreter Yardımcısı Öğr. Gör. Hakan Akıncı ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut yaptığı konuşmasında “Anadolu, ilk medeniyet merkezlerinden birisi olan Bereketli Hilal bölgesi dediğimiz yerdir. Medeniyet merkezlerinin buluştuğu yerdir. Tarihçilerin yaklaşımına göre insanoğlu, önce göçebe bir hayat yaşamış, daha sonra yerleşik hayata geçmiştir. Yerleşik hayata geçilen bu merkezlerin ilklerinden birisi de Anadolu’dur. Medeniyetleri analiz ederken tarihçiler, insanlık tarihinde üç dönem üzerinde özellikle dururlar. Birinci dönemi tarım dönemi olarak belirtirler. Bu tarım dönemi M.Ö. 10000’li yıllardan M. S. 1800’lü yıllara kadar devam eder. İkinci önemli dönem ise yazının bulunmasıdır. Yazı da M.Ö. 3500’lü yıllarda bulundu. Yazının bulunmasıyla bambaşka ve yeni bir dönem başladığı ifade edilir. İnsanoğlunun bütün yaptıklarını kayıt altına aldığı ve aktardığı dönemdir. Üçüncü dönemin ise Sanayi Devrimi olduğu belirtiliyor. Yani 200-250 yıl önce başlayan süreçten söz ediyoruz. Bugün, dünya biliminin ve teknolojisinin merkezinin Amerika olduğu düşünülürse orada üretilen bir ürün size çok kısa bir sürede ulaşabiliyor. Acaba Anadolu’da metalin kullanımı ile endüstri devriminin öncüsü olan İngiltere’nin metal kullanımı arsında kaç yıl vardır? ‘Tüfek, Çelik ve Mikrop’ kitabının yazarı Jared Diamond’a göre İngiltere, Anadolu’dan 2500 yıl sonra metali kullanmaya başlamış. Son 250 yıllık döneme hakim olan bir gücün merkez ülkesi, Anadolu’dan 2500 yıl sonra metali kullanmaya başlamış. Modern Batının Bereketli Hilal’e, Doğuya üstünlüğü sanayi devrimi ile başlamıştır. İnsanlık tarihini medeniyetlerin başlangıcından itibaren 12000 bin yıllık bir süreç olarak kabul edersek, bu 12000 yıllık süreç içerisinde Batı’nın sadece 250 yıllık bir üstünlüğü olduğu görülür. Yani insanlık tarihi açısından çok kısa bir dönem. Bu Bereketli Hilal dediğimiz bölge, bütün peygamberlerin gelip teşrif ettiği yerdir. Hz. Adem’ in, Hz. İdris’in, Hz. Yakub’un, Hz. Yusuf’un, Hz. İbrahim’in, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın ve son olarak Hz. Muhammed’in teşrif ettiği bölgedir. Peygamberlerin hepsi İslam’ı tebliğ etti. Yani bu üstünlük peygamberlerle de alakalı bir şeydir. Sanayi devrimine kadar son peygamber Hz. Muhammed’in temsil ettiği değerler, dünya görüşü ve medeniyet bütün dünya insanlığının ışığıydı. Hz. Muhammed Medine’deki köylü toplumu, şehirli toplum haline getirdi ve İslam’ın şehir dini haline gelerek bütün insanlığa medeniyet öğrettiğini görürüz. Hz. Muhammet hayattayken bütün Arap yarım adası İslam’a teslim oldu. Bu çok kolay bir şey değil. Michael H. Hart’ın Dünya Tarihine Yön Veren En Etkin 100 İsim kitabında en başta Hz. Muhammet’in adı yazıyor. Yahudi bir düşünürün kitabında da Hz. Muhammet birinci sırada yer alıyor. Her ikisinin girişinde nedeni anlatılırken şunlar yazıyor: ‘Sahip olduğu imkanlar ile ulaştığı başarıyı mukayese ettim ben. İnsanlık tarihinde sahip olduğu imkanlarla bu kadar büyük başarıyı kısa sürede başarmış başka insan yok.’ İslam Güneşi olarak nitelendirilen Hz. Ömer döneminde Sasani İmparatorluğu’nu yani Mezopotamya’yı Müslümanlar teslim aldılar. Sonra Kudüsü aldılar. Arkasından fetihler doğuya, batıya, kuzeye, Afrika’ya ve nihayet 750 yılında Avrupa’ya yayıldı. En nihayet 1071 yılında İslam Anadolu’ya girdi. Aslında İslam’ın hikâyesi Anadolu’da Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. İsa ile başlıyor. Anadolu’ya İslam girince ve İslam güneşi batıyı aydınlatmaya başlayınca 3 büyük meydan okumayla karşı karşıya kalındı. Şu anda biz, üçüncü hesaplaşma içerisindeyiz. Birinci meydan okuma Haçlı Savaşları ile oldu. İkinci meydan okuma Doğudan gelen Moğol istilasıdır. Bütün birikimlerimizi yok ettiler. Üçüncü büyük meydan okuma ise modern zamanlarda yaşandı. Buna Endüstri Devrimi diyoruz. Anadolu Medeniyetleri ve Türkiye meselesinin son 500 yıllık hikâyesi önemli ama son 100 yıllık hikâye daha önemli. Modern Batı medeniyeti bu süreçte bütün dünyayı fethetti. Önce Afrika’yı, sonra Asya’yı ve sonra da Amerika Kıtasını istila ederek 4 kıtayı kontrol altına aldı. Sömürgecilik dönemi yaşandı. Bu bağlamda zihinlerinizde üç önemli soru bırakmak istiyorum. Birinci soru, bugün dünyaya hakim olan Modern Batı medeniyeti, 1500’lü yıllardan itibaren bütün dünyayı kontrol altına aldığı halde, nasıl oldu da Viyana’ya kadar Avrupa’nın yarısına hakim olan Osmanlıları 1900’lü yılların başına kadar kontrol altına alamadı?  Osmanlı Devleti’nin bu başarı karşısında en büyük hesaplaşma, 1915’te İstanbul üzerinden Çanakkale’de yaşandı. Aslında bu güçler 500 yıl uğraştılar olmadı, sonra başaracağız dediler. Sanayi güçleri İngiltere, Fransa, İtalya ve hatta Rusya bütün bu Batılı süper güçler İstanbul’a yürümek için birleştiler ve hep beraber Çanakkale’ye geldiler. Bu medeniyetin çocukları Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi ve bütün Müslüman unsurları, hatta Hindistanlı Müslümanlar dahi hem asker hem para gönderdi. Bu büyük hesaplaşma Çanakkale’de yaşandı ve biz kazandık. Dünya’nın süper güçlerine karşı zafer kazandık. İkinci soru, Çanakkale’de galip geldiğimiz halde ne oldu da o zamana kadar tarih yapan, tarihin içinde olan ve baş aktör olan bu coğrafyanın çocukları tarih dışını itildi? Endüstri Devrimi ile yani, Osmanlı medeniyetinin durdurulması ve coğrafyanın çocuklarının tarih dışına itilmesiyle başlayan bir kuşatma var ve bu kuşatma diğer iki kuşatmaya göre daha uzun sürdü. Göründüğü gibi de İslam dünyası üzerinde bu kuşatma devam ediyor. Benim üçüncü sorum, bu kuşatmayı yarmak için ne yapmak lazım? Yani İslam’ın güneşinin kadim medeniyetine yaslanarak bütün dünya insanlığının yeniden insanca yaşaması ve herkesin birbirine saygı duyması için ne yapmamız lazım? Modern Batı medeniyeti, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi ile ortaya çıktı. Batı bütün dünyaya demokrasi, özgürlük ve kardeşlik ihraç etti. Modern Batı bunu yaparken bu değerleri sadece kendi insanı için istiyormuş gibi davrandı. Oysa biz, Anadolu Medeniyetlerinin çocukları inancı, dini, dili ne olursa olsun herkes için özgürlük ve insan hakları istedik. İnanca, dile, kültüre ve ibadethanelere müdahale etmedik. Yani biz onları bizim medeniyetimizin ötekileri olarak düşünecek olursak onlara kendilerinden daha fazla düşünen bir dünya kurduk. Anadolu’da, Balkanlar’da, Kudüs’te bunları yaptık. Sadece kendi insanımız için değil, onlarında insanca yaşaması için ekonomik, sosyal ve kültürel ortamlar kurduk. Modern Batı, Fransız İhtilalinden itibaren ötekinin hakkına ve hukukuna demokrasiyle saygı göstereceğini ilan etmişti. Avrupa Birliği Projesi ve Amerikan rüyası bunu vadetti. 11 Eylül 2001 saldırısından sonra her yerde Müslümanlara karşı ötekileştirme çabası olduğunu gördük. Modern Batı medeniyeti insanlığa yeni bir şey vadetmiyor. Hatta bizim vadettiğimizi bile vaat etmiyor. Bugün de çevremizde Irak ve Suriye’deki krizlere bakıyoruz. Batı, burada ölen ve can, mal, namus emniyeti olmayan insanlara kapıları açacağı yerde sınırları kapattı. Türkiye ise üç milyondan fazla insana kapılarını açarak insanca yaşama hakkı sağlayan tek ülke oldu. Francis Fukuyama,  Batı medeniyetinden sonra ileri bir şey yok, dedi. Samuel Huntington ise var ve olacak, dedi. Batı medeniyeti, dünyada var olan yirmi altı medeniyetten yirmisini ortadan kaldırdı. Geriye altı medeniyet kaldı. Bu medeniyetler Çin, Hin, Aztek, Afrika, Batı ve İslam medeniyetleri. Francis Fukuyama, bu farklı medeniyetlerden hangisi batı medeniyetine rakip olabilir diye tartışıyor ve bunun bir medeniyetler çatışması doğuracağını savunuyor. Pek çok medeniyeti tartıştıktan sonra değerler kapsamında düşünüp Batı medeniyetine olsa olsa İslam medeniyeti rakip olabilir şeklinde karar veriyor. Demek ki İslam yeniden insanların gündeminde yer alan tek alternatif. Batı’nın bizi gelip bıraktığı liman belli. Ne Avrupa Birliği ne de Amerikan rüyası bir sonuç getirmedi. Fukuyama, ayrıca bu İslam medeniyeti içerisinde hangi ülke başı çekebilir diye tartışıyor ve bu bağlamda altı ülke sayıyor. Endonezya, Pakistan, İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye. İslam medeniyetine öncülük edebilecek ve Batı medeniyeti ile rekabet edebilecek öncü ülkeler. Müstakil olarak bu ülkeleri ele alıyor ve bunlardan en ümit verici olanı Türkiye’dir diyor. Biz bu durumu, Fukuyama kitabı yazdıktan sonra yaklaşık on beş yıldır tecrübe ediyoruz. Türkiye, gördüğünüz gibi bu niyette. Demek oluyor ki ümit Ülkemizde. Öyleyse bu ülkede yaşayan bizler, düşünen ve üreten beyinler olarak neyi nasıl yapmalıyız ki tüm kardeşlerimizi ayağa kaldırıp bütün insanlığa o ışığı saçabilelim. Zihinlerinize bu soruyu yerleştirmek ve düşünmenizi sağlamak için bugün burada sizlerle bir arada oldum.” dedi.

Konferansın ardından Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mümin Şahin tarafından Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut’a hediye takdiminde bulunuldu.
Bu içerik 26.04.2018 tarihinde yayınlandı ve toplam 863 kez okundu.